31 Mayıs 2015 Pazar

Camino de Santiago'da Yol Nasıl Bulunur?

Sadece sarı oku takip edin
Günler sürecek bir yürüyüşe kendinizi zihinsel ve bedensel olarak hazırladınız. Ama aklınıza takılan bir soru var. Dağlara çıkacaksınız, patikalarda yürüyeceksiniz, belki de çölden geçeceksiniz... Peki ya yolunuzu nasıl bulacaksınız?

Hangi rotayı tercih ettiğinize göre değişecektir, Güney'e, Kuzey'e veya en çok tercih edilen rota olan Fransız Yolu'nda Batı'ya gitmeniz yeterli. En basit yön bulma şekli bu gibi dursa da aslında değil. Hatta Camino de Santiago boyunca yanınızda pusula bile taşımanıza gerek yok.

Yapmanız gereken tek şey "sarı oku takip etmek". Camino'nun sembollerinden biri olan sarı ok, peregrinolara yolu göstermek için tasarlanmış bir işarettir.

Sarı ok her yerde karşınıza çıkabilir
Yerliler ve gönüllüler yıllardır Camino'da insanların yollarını daha rahat bulabilmeleri için yolu işaretliyor. Yol ayrımlarında hangi tarafa dönmeniz gerektiğini buradan anlıyorsunuz. Bazen bir taşın üstüne, bazen bir binaya, ağaca, yol tabelasına, direkt yolun üstüne... Kısacası etrafınızda silinme ihtimali olmayan her yere bu sarı okları koyarak yolu tarif ediyorlar.

Yine de dikkatli olmakta fayda var. Çünkü Fransız Yolu'nda çok sık bu işaretlere rastlasanız da, pek tercih edilmeyen Aragon veya Le Puy gibi rotalarda sarı oklara denk gelme olasılığınız çok az. Ayrıca Camino'ya kış zamanında giderseniz bazı işaretler karla kaplı olacağından yön bulmanız zorlaşabilir.

İkilemde kaldığınızda, ya başka birine danışın, ya da yanınızda taşıyabileceğiniz haritadan, uygulamadan veya rehber kitaptan yardım alın.

Buen Camino


29 Mayıs 2015 Cuma

Camino'da Günlük Yürüme Mesafesi

El Camino'da günde kaç km yürümeli?
7'den 70'e, hatta belki de 100'e kadar her yaştan insan peregrino olmak için Camino'yu yürüyor. Peki günde ortalama olarak katedilen mesafe ne kadar?

Sıcaklık, alberguelerde yer bulma telaşı, etabın zorluğu, yaşınız, ayak sağlığı gibi çeşitli değişkenler yürüyüş mesafesine etki edebiliyor. Mesela, yaz aylarında yoğunluk öyle artıyor ki, alberguede yer bulamazsanız ve bulunduğunuz yerde kalacak başka bir yer yoksa, diğer alberguenin bulunduğu yere kadar fazladan yürümeniz gerekebilir. Veya Fransız Yolu'na Saint Jean Pied de Port'tan başlarsanız ilk gününüzün en zorlu gün olma ihtimali var. Roncesvalles'e giden Napolyon Yolu'nu tercih ederseniz, yol Pireneler'den geçiyor ve dağlara tırmanmanız gerekiyor. Çok fazla yürüyemeden günü yarıda kesme ihtimaliniz var.

Peki her gün böyle mi oluyor? Hayır. Vücudunuz bir süre sonra kondisyon kazanıyor ve daha uzun mesafeleri daha rahat bir şekilde yürüyebiliyorsunuz. Size önerim, ilk günlerinizde acele etmeyin. Santiago'ya hızlıca ulaşma telaşına kapılmanıza gerek yok. Sonuçta Camino bir yarış değil.

Ortalama ne kadar mesafe katediliyor? Deneyimli peregrinolar bu konuda ağız birliğine varmış durumda. Fazla spor yapmayan ortalama bir insan günde yaklaşık 25 km yol yürüyebiliyor. Bu sizin için 20 de olabilir, 50 de olabilir. Tek yapmanız gereken, vücudunuz artık yeter dediği anda bırakmanız.

Size garip gelebilecek pek çok duruma da hazır olun. Yanınızdan 80 yaşındaki dedeler ve nineler rüzgar gibi geçip gidebilirler.

Camino yollarında bir peregrino
En çok dikkat etmeniz gereken yeriniz, ayaklarınız. Eğer ayaklardan kaynaklı bir sorun yaşarsanız acı bir şekilde günü noktalamak zorunda kalabilirsiniz. Bilek burkulmaları önemli bir sorun olsa da, yürüyüş mesafenize belki de en çok etki edecek olan konu, ayağınızın su toplaması. Gerekli önlemleri alın, ve iyileştirmeye değil, su toplamasını önlemeye çalışın. Ayağınızda bir acı hissettiğiniz anda durun ve dinlenin.

Eğer yapma fırsatınız olursa, Camino'ya başlamadan önce bir süre kendinizi deneyin. Önce yanınıza yük almadan günde 10 kilometre ile başlayın. Sonra yavaş yavaş yükünüzü arttırın ve yürüdüğünüz mesafeyi arttırın. Bir süre sonra vücudunuz yürüyüş temposuna aşılacaktır ve Camino'ya başladığınız zaman alışma derdini çekmeden rahatça yolun keyfine varın. Doğruyu söylemek gerekirse, kimsenin normal zamanda sırtında 8-10 kilo yük ile günde 25 kilometre yol yürümüyor. O yüzden önceden biraz antrenman yapmakta fayda var.

Buen Camino

Cruz de Ferro

Cruz de Ferro
Camino de Santiago boyunca birçok mucizeye tanıklık edeceksiniz. Bu mucizelerin farkına vardığınızda kendi benliğinizdeki değişimi de anlayacaksınız. Üstünüzde yük yapan tüm kötülüklerden kurtulacak ve yeni bir hayata başlayacaksınız. Binlerce yıldır bu amaçla yolu yürüyen milyonlarca insan, içlerindeki temizliği ve arınmışlığı yola da yansıtmış durumda. 

Ruhani arınmanın en yoğun olarak yaşandığı yerlerden biri de Cruz de Ferro. Compostela'daki bitiş noktasına birkaç gün mesafede olan bu yer geçmişten kurtulup yeni bir hayata atılmanın sondan bir önceki adımı.

Şimdiye kadar Camino hakkında yazdığım her yazıda taşıdığınız yükünüzü azaltmak için öneriler verdim. Şimdi ise tam tersini söylüyorum. Belki de çok mantıksız bir şekilde hem de. Yanınıza sizin için anlamı olan bir taş alın. Nereden aldığınız, ne kadar sizinle beraber taşıdığınız, ne kadar ağır olduğu da önemli değil. Peki ya madem yükü azaltmak gerekiyor, neden yanınızda bir taş taşımanız gerekiyor? Cruz de Ferro'ya ulaştığınızda sebebini anlayacaksınız.

Her peregrino için bu taş aynı anlama geliyor. Belki kendisi küçük olabilir ancak taşıdığı anlam inanılmaz büyük. Hayatınızda size yük yapan tüm bedensel ve fiziksel sıkıntılarınız, size engel olan dertleriniz, geçmişinizden atıp kurtulmak istediğiniz her anınızı ifade eden ufacık bir taş bu.

Geçmişten günümüze peregrinoların taşıdığı taşlar
ve Cruz de Ferro
Belki farkına bile varmayacaksınız ancak, yol boyunca gereksiz bir yük sizinle beraber olacak. Çantanızda taşıdığınız gereksiz bir eşya değil bu sefer, ruhunuzda taşıdığınız ve kurtulmak istediğiniz yükten bahsediyorum. Tam olarak arınıp, yenileneceğiniz yer ise Cruz de Ferro olacak. Diğerlerinin yanına bırakacağınız bu taş, dertlerinizden kurtulmanızın bir sembolü olacak. Artık arkama değil, önüme bakıyorum demenin, kaderinizi yeniden yazmanın, Mevlana'nın sözündeki "yandım" kısmının başlayacağı yer tam olarak burası.

Peki bunca zamandır bu kadar peregrinonun dertlerini sembolize eden taşları bıraktığı Cruz de Ferro nedir? Etrafında taşlardan oluşmuş bir yığın olan, kütükten bir kaide üzerinde demirden yapılmış bir haçtır Cruz de Ferro (Türkçe: demir haç). Fransız Yolu'nun en yüksek noktasındadır. Rakımı Pireneler'den bile daha fazladır. Oraya o haçın neden ve ne zaman dikildiğini ise kimse tam olarak bilemiyor.

Geleneksel olarak bu noktada peregrinolar tarafından söylenen bir dua vardır. "Allah'ım, bu kutsal mekana getirdiğim taş, benim Santiago'ya olan yolculuğumun sembolü olsun. Hakkımda karar verileceği zaman (öldükten sonra), hayatımda yaptığım iyiliklerin (terazide) daha ağır olmasına yardım etsin. ___'dan beri taşıdığım bu simgeyi yere bırakıyorum. Lütfen günahlarımı affet ve bu yükün üstesinden gelmeme yardım et. Amin."

Not: Cruz de Ferro'nun da katkısıyla şimdiye kadar pek çok peregrino yeni bir hayata adım atmıştır. Duayı okuyup okumamanız ise size kalmış. Hristiyanlara ait bir mekanda dua etmenin yanlış olduğunu düşünecekler de olabilir. Bana sadece böyle bir gelenek olduğunu söylemek düşüyor.

Buen Camino

Cruz de Ferro'nun konumu

28 Mayıs 2015 Perşembe

Gizli Cepler - Boyun Çantası - Seyahat Kemeri

Seyahatler boyunca güvenlik her zaman akla takılan bir konu. Pasaport, para ve Interrail bileti gibi değerli eşyaları kimsenin görmeyeceği yerlere saklayabilirsiniz. İnsanın kendini daha güvende hissedebilmesi için bazı yöntemler var. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabilirim: 
Gizli Cep:

Pantalon, şortun içine dikilebilecek gizli cep
Kıyafetlerinizin iç kısmına gelecek şekilde cepler dikerek değerli eşyalarınızı buraya koyabilirsiniz. Ancak bunun da bir dezavantajı var, her seferinde eşyalarınızı almak için tişörtünüzü çıkartmanız ya da şortunuzun düğmelerini açmanız gerekebilir.

Boyun Çantası: (İç çantası ya da pasaport çantası da deniyor.)

İnternetten ya da seyahat üzerine uzmanlaşmış mağazalardan bu ürünü edinebilirsiniz. Genellikle tişörtün alt kısmında vücuda yapışık olacak şekilde olan, kayışları ile kendinize göre ayarlayıp sabitleyeceğiniz çantalar var. Ancak ince kıyafetler giydiğinizde dışarıdan belli olabiliyorlar ve terleme yapabiliyor. Alışana kadar da biraz rahatsız edebilir. Fiyatı genellikle 20 Lira civarında.

Benim de daha önce kullandığım başka bir yöntemde ise ihtiyacınız olan malzemeler:


Boyun çantası
-İki kumaş parçası
-Bir kumaş ip
-Bir fermuar
-Biraz ip ve iğne

Yapmanız gereken ise, kumaş parçalarını kese şeklinde dikmek, ardından fermuarı bu kesenin ağzına dikmek, en sonunda da belinizin etrafını dolayacak şekilde kumaştan yaptığınız ipi keseye sabitlemek.

En sonunda kendinize göre ayarlama imkanını bulduğunuz bir bel kesesine sahip oluyorsunuz. Şortun veya pantolonun iç kısmına gelecek şekilde yerleştirin, içine değerli eşyalarınızı yerleştirin ve ipi belinize dolayarak fiyonk atın. Bu kese hiç belli olmayacak, her an ulaşabileceğiniz bir yerde olacak ve asla rahatsız etmeyecektir.

Seyahat Kemeri:
Seyahat kemeri

Sadece parayı saklamak için belki de en güzel yöntem. Hangi insanın aklına kemerin içinde fermuar olacağı ve o fermuarlı gözde para olacağı gelir? Hatta üreticiler işi bir adım ileri götürüp gayet şık kemerler de yapabiliyor.

Türkiye'de nerede satıldığını bilmiyorum ancak, ben Aliexpress'ten bedava kargo ile kemerimi sipariş ettim, sadece 10 Lira'lık kemer ücretini ödedim ve kargom Çin'den yola çıkarak 15 gün sonra elime ulaştı.

26 Mayıs 2015 Salı

El Camino'da Çamaşır Yıkamak

Camino'da çamaşır yıkama
El Camino de Santiago eşya rehberinde, neden yanınıza az eşya almanız gerektiğini anlatmıştım. Peki sadece birkaç parça kıyafet ile 30 gün boyunca bu kadar insan nasıl idare ediyor?

Cevabı basit. Her gün yapması gerekenler listesinde ilk basamaklara çamaşır yıkamayı koyarak. Eğer planlı döngüyü siz de ayarlarsanız, hiç sıkıntı çekmeden temiz kıyafetler ile yolculuk edersiniz.

Nedir bu çamaşır döngüsü? 

Her peregrino yanında iki, en fazla üç gün yetecek kadar kıyafet taşır. Sabah albergueden çıkar, gün boyu aynı kıyafetleri giyer, öğleden sonra yürüyüşünü bitirir. Albergueye vardığı gibi üstündekileri çıkartır ve kıyafetlerini yıkar, kurumaları için asar. Üstüne de ertesi gün giyeceği kıyafetleri giyer. Sabah olunca kurumuş kıyafetlerini toplar ve yola çıkar. Her gün bu döngü devam eder.

Eğer kıyafetlerinizi yıkamak için isteğiniz ya da enerjiniz yoksa ve akşam yemeğinden sonrasını beklerseniz, kıyafetlerin kuruması için yeterli zamanınız kalmayabilir.

Çamaşırlar nerede yıkanıyor?

Her peregrinonun kendine ait bir yöntemi var. Bazıları duştayken kıyafetlerini de yıkar. Böylelikle iki işi aynı anda aradan çıkartmış olur.

Alberguede havlu ve çoraplarını ranzalarına asan peregrinolar
Bu konuda genel geçer yöntem ise lavaboyu kullanmak. Dilerseniz suyun akışını engellemek için tıpa da kullanabilirsiniz.

Çamaşır makinesi ise pahalı olması sebebiyle pek de tercih edilmeyen bir yöntem. Yine de diğer insanlarla anlaşıp aynı makineyi beraber kullanabilirsiniz. Bazı alberguelerde çamaşır makinesi bulabilirsiniz, ayrıca ücretini ödediğinizde size deterjan da veriyorlar.


Peki çamaşırları kurutma?

Genellikle bu işi eski yöntemlerle halledeceksiniz. Güneşli havalarda dışarıya asın, sabaha kadar kurumuş olacaklardır. Ya da başkalarına rahatsızlık vermeyecek şekilde yattığınız ranzanın kenarlarına da sıkıştırabilirsiniz.

Kurutma makinesi ise diğer yöntem. Bazen bu makinelere denk geleceksiniz ancak hem pahalılar, hem de çok yüksek sıcaklıkta çalıştıkları için elbiselere zarar verebilirler. Çamaşır makinesinde olduğu gibi, kurutma makinesini de diğer insanlarla ortaklaşa kullanabilirsiniz.


Buen Camino

24 Mayıs 2015 Pazar

El Camino Eşya Rehberi

İster 100, ister 800 kilometre yürüyün, farketmez. İşin ucunda uzun mesafe yürüyüşü olacağı için en önemli konu yanınıza hangi eşyalarınızı alacağınız ve ve bu eşyaların ağırlıkları... Daha önce Camino de Santiago'yu yapan herkesin ortak önerisi, vücut ağırlığınızın %10'u ya da 12'si kadar ağırlıkla yola çıkmanız. Örneğin; 80 kilo olan birinin 8-10 kiloluk ağırlık taşıması öneriliyor.

Ortalama olarak her gün 25 kilometre mesafe katedeceğiniz için omuzlarınız ve sırtınızla barışık olmanız lazım. Deneyimli peregrinolar bu işi o kadar ciddiye alırlar ki, fazla ağırlıktan kurtulmak için diş fırçasının sapını kıranlarla ya da seyahat rehberinin geçtiği yerlere ait sayfalarını yırtanlarla karşılaşabilirsiniz.

Eğer fazladan bir eşyaya ihtiyacınız olursa her 8-10 kilometrede bir kasabaya rastlayacağınız için her zaman takviye yapabilirsiniz. Ayrıca yol boyunca Pamplona, Logroño, Burgos, León ve Santiago de Compostela'da Decathlon mağazalarını bulabilirsiniz.

Yanınızda olmasını önerebileceğim eşyaları şöyle sıralayabilirim: 

Kıyafetler: Çabuk kuruyan sentetik materyalden üretilmiş kıyafetler pamuklu olanlara göre daha çok işinize yarayacak. Bu listedekilere +1 eklemek size kalmış. 

Tişört: 3 adet, 2'si gündüz giymek için, biri de akşamları.
Şort: İki tane hem gündüz hem de gece giyebileceğiniz şekilde almanızı öneririm. Ayrıca şortlardan birinin pantolona dönüşebilen fermuarlı bacakları varsa fazladan pantolon alma derdinden de kurtulursunuz. 
İç Çamaşırı: Size kalmış, benim önerim 3 adet.
Çorap: İki çift özel yürüyüş çorabı ve bir çift normal çorap işinizi görecektir.
Sweatshirt: Soğukta durup üşüyeceğinize yanınızda uzun kollu bir kıyafet bulundurmanız daha iyi. Bazı akşamlar soğuk geçebilir. 
Yağmurluk: Hafif olan muşambalardan almanız yeterli.

Ayakkabı-Terlik: Belki de kıyafetten bile daha önemli olan konu ayakkabı seçimi. Sakın ama sakın yeni ayakkabılar ile Camino'ya gitmeyin. Şu bir gerçek ki, kimse normal zamanda günde 25 kilometre yürümüyor. Bu yüzden günlük spor ayakkabılarınıza bel bağlamayın, yolda kalabilirsiniz.

Kullanılmış ayakkabılar ile gitmek neden bu kadar önemli? Bilek burkulmalarından ve tırnak batmasından dolayı sıkıntı çekebilirsiniz. Ayrıca herkesin ortak derdi ayakların su toplaması. Yeni ayakkabılar su toplaması için çıkarılmış davetiyedir. Ayakkabılarınızın uzun süre kullanılmış olması ve ayağınızın şeklini alması gerekmekte. Bu şekilde doğabilecek her türlü sıkıntıyı engelleyebilirsiniz. Ayakkabı seçiminiz için bir kere daha düşünün. Terlikler ise akşam gerekmekte. Zira alberguelere ayakkabı ile girmeniz yasak.

Backpack: Sıcak aylarda yapılacak bir Camino için 35-55 litre arası, 1.5 kilo civarı bir backpack yeterli.  

Uyku Tulumu-Çarşaf: Alberguelerin bazılarında battaniye ve çarşaf verilmekte ancak muhtemelen her gün yıkanmıyorlar. O yüzden kendi uyku tutumunuzu ya da yatak çarşafınızı taşımanız yararınıza. Ayrıca yastık çarşafı da almanızda fayda var. Albergue yerine hotellerde kalacakların ise tulum ya da çarşaf taşımasına gerek yok. (Camino sonrası güncelleme: Uyku tulumumu yanıma almadığım için Temmuz ayında bile soğuk nedeniyle sıkıntı çektiğim günler oldu, yanınızda olması sizin yararınıza olacaktır.)

Çanta Yağmurluğu: Eşyaların ıslanmaması için.

Hijyenik Ürünler: Seyahat için özel olarak ufak kutularda satılan şampuan, diş macunu, sıvı sabun, diş fırçası ve deodorant yeterli. Bittikçe yol üzerinden yenilerini temin edebilirsiniz. Bir rulo tuvalet kağıdı taşımakta da fayda var.

İlaçlar: Varsa, gündelik hayatta kullandığınız ilaçlar, ağrı kesici, aspirin, antibiyotik özelliklere sahip merhem, ayaklarınızı su toplamasından koruyacak özel yara bantları ve vazelin taşımanız yeterli. Bunun dışında mide ilacı ve vitamin de götürebilirsiniz.

Elektronik Eşyalar: Telefon iletişime, fotoğraf çekmenize, internet kullanmaya kısacası her işinizi görmeye yarar. Bunun dışında fotoğraf makinesi, taşınabilir şarj aleti, hafıza kartı ve müzik çalar da alabilirsiniz. Şarj aletlerinizi unutmayın.

Diğer eşyalar:
Taş: Evet, ufak ve sizin için anlamı olan bir taş alın. Sebebini zamanı gelince anlayacaksınız.
Şapka-Güneş Gözlüğü: Çok güneşli olacağı için yanınızda taşımakta fayda var.
Kulak Tıkacı: Aynı anda 100 kişi ile beraber uyuyacağınız günler olacak. Uykunuzun horlama ile bölünmesini istemezsiniz.
Matara: Pet şişe de yeterli ama suyu soğuk tutmak isteyenler için gerekli.
Baton: Yürüyüş bastonu da diyebileceğimiz batonlar dengenizi korumanıza ve ağırlık merkezinizi ayarlamanıza yararlar.
Kilitli Poşet: Şeffaf kilitli poşetler değerli eşyalarınızı zarar görmekten ve ıslanmaktan korurlar.
Günlük Ufak Çanta: Akşam vakti değerli eşyaları içinde taşımak için.
Çakı: Bıçak, makas, tırnak makası, şişe açacağını tek yerde toplayabilirsiniz.
Mandal: Yıkadığınız kıyafetlerinizi asmak için birkaç tane mandal bulundurun.
Seyahat Havlusu: Çabuk kuruma özelliği olan seyahat havluları çok işinizi görecek. Ayrıca çok az yer kaplıyorlar.
El Feneri: Peregrinoların uyuması için alberguelerde ışıklar erken saatte kapatılıyor. Ayrıca sabah güneş doğmadan yola çıkmak isteyenler eşyalarını bulmak ve yolu görmek için kullanabilirler.
Defter-Kalem: Her zaman ihtiyacınız olabilir.
Seyahat Rehberi: John Brierly'nin rehberini önerebilirim. Yoksa telefon uygulamaları da yeterli.
İspanyolca-İngilizce-Türkçe Sözlük: Size kalmış ama ben olsam telefon uygulamaları ile idare ederdim.
Güneş Kremi: Güneş yanıkları ile mücadele için.
İğne-İplik: Hem yırtılan kıyafetlerde hem de su toplayan ayakların tedavisinde gerekli.
Sallama Çay: Kriz anında camı kırınız.

Buen Camino

21 Mayıs 2015 Perşembe

Amsterdam'daki Ucuz Hostel ve Hoteller

Amsterdam aslında ismi kadar büyük bir yer değil. Şehir merkezinin bir ucundaki Westerpark'tan diğer ucundaki Dapperplain'e olan mesafe sadece 4.5 km. Şehrin turistlere hitap eden merkezi ise bu ikisinin tam ortasında. Bu sebeple merkezde kaldığınız sürece nerede kaldığınız önemli değil. Dilediğiniz yere yürüyerek ulaşabilirsiniz.

Şehir dışındaki hosteller belki ucuz görünebilir ancak astarı yüzünden pahalıya gelecektir. Tramvaya kaçak binme riskine gireceksiniz ya da her seferinde ulaşım için para vermek zorunda kalacaksınız.

Şehirde şimdiye kadar kaldığım hostel ve hotellerden bir liste hazırladım. Kaldığım süre boyunca da herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Fiyatlarda oynama olmuş olabilir, üzerinden uzun süre geçti. Çoğunun faturası da hala anı olarak duruyor.

Meeting Point'in konumu
1) Hostel Meeting Point:

Adına uygun olacak şekilde tamamen gençlerin buluşma noktası. Girişinde lobinin ardından mutfak ve barı, çeşitli otomatlar, yemek masaları ve bilardo masası var. İçinde bulunan sigara odası ise her zaman dolu. Yeni insanların tanışmaları için özel olarak yapılmış ve direkt olarak kanalı ve Damrak'ı görüyorsunuz.

Odalar ise gayet temiz, düzenli ve güvenli. Ayrıca kilitli dolapları da mevcut. Şansınız varsa kanal manzaralı odalardan birine denk gelebilirsiniz.

Bu kadar merkezi konum (Red Light Street'in arka sokağı), rahatlık ve temizlik ile beraber ücret de yukarılara çıkıyor maalesef. 12-13 Ağustos'ta 8 kişilik odaya gecelik kişi başı 26 Euro ödedim.



Hostel Meeting Point dışarıdan ve içeriden görünüm

Hans Brinker'in konumu
2) Hans Brinker Budget Hotel:

Kesinlikle dünyanın en kötü oteli. Durun bekleyin, bu özellikleri ile gurur duyan bir backpacker hosteline denk geldiniz. Pazarlama kampanyası olarak gelmiş geçmiş en kötü hostel biziz sloganıyla herkesin dikkatini çekiyorlar.

Sloganlarının aksine gayet temiz, güleryüzlü çalışanlara sahip bir backpacker hosteli. Çok fazla odası ve ziyaretçisi var. Bir gördüğünüz insanı bir daha göremeyebilirsiniz. Kahvaltısını kaçırmayın, gördüğüm çeşiti en bol hostel kahvaltısıydı. Odalarında kilitli dolapları da var.

Merkezi sayılabilecek bir noktada olan Hans Brinker, Kerkstraat'ın tam ortasında yer alır. 9 Ağustos'ta 6 kişilik hostel odasında kişi başı gecelik 25 Euro verdim.


Hans Brinker Budget Hotel dışarıdan ve içeriden görünüm

Hotel Cosmos'un (Janson) konumu
3) Hostel Cosmos -
Janson: 

Amsterdam'da kaldığım ilk hostel. Önceki adı ile Janson, şu sıralarda Cosmos. Muhtemelen de en çok eğlendiğim yer. Dik merdivenleri, girişi ve odaları ile klasik bir Amsterdam evini andıran Hostel Janson'un kötü yanları tuvaletlerinin ufak olması, odalarında kilitli dolap bulunmaması ve lobisinde gördüğüm kendine bile zararı dokunamayacak kadar ufak fındık faresi idi.

Hostel kültürünü çok iyi anlatan odaları, çalışanlarının yardımseverliği ve ucuzluğu ile kalmanızı önerebileceğim bir hostel. Hatta lobiden Türkiye'yi aramama bile izin vermişlerdi.

Museumplein'e çok yakın olan Van Baerlerstraat üzerinde yer alan otelin yolu da Rijksmuseum ve Leidseplein'den geçtiği için turistik yerlere çok yakın. Ayrıca Vondelpark'a bir taş atımı mesafede.

Fiyat olarak ise 19 ve 20 Ağustos'ta 12 kişilik hostel odasında kişi başı gecelik 18.5 Euro, memnun kaldığım için rezervasyonumu uzattığım 21 Ağustos'ta ise 20 Euro verdim.


Hotel Cosmos dışarıdan ve içeriden görünüm

 
4) Marnix Hotel:

Hotel Marnix'in konumu
Dışarıdan belki de eski görünebilecek bir binada bulunan Marnix Hotel, içinin tamamen restorasyondan geçmesi ile yepyeni ve tertemiz odalara sahip. Duşu o kadar yeni, geniş ve temizdi ki, çıkmak bile istemedim. Tuvalet baştan aşağı fayans ile kaplıydı ve havalandırması mükemmel çalışıyordu. Odalar ise gayet genişti. Ayrıca çok ucuza sunduğu kahvaltı da gayet başarılıydı.
Leidseplein'e çok yakın olan Marnix Hotel'e, kanalların arasından dolaşarak ulaşabileceğiniz hoş bir yolu var. Ucuzluğunu görünce başta çekindiğim ancak beklentilerimin çok üzerinde çıkan bir hotel oldu.
19 Ocak'ta iki kişilik odada kişi başı sadece 12 Euro'ya kaldım, muhtemelen bir daha Amsterdam'da hotele gidersem ilk bakacağım yer olacak.

Not: İnternette hotel ile alakalı pek güzel yorumlar ve görseller bulunmuyor ancak, dileyene kendi fotoğraf albümümden örnekler gönderebilirim.


Hotel Marnix dışarıdan ve içeriden görünüm
Orange Tulip Hotel'in konumu
5) Orange Tulip Hotel: Kaldığım en merkezi değil, merkezin ta kendisi olan hotel. Damrak'ın üzerinde olması, odamın penceresinden kanalı, tren istasyonunu, Red Light Street'in girişini hatta biraz uğraşsam neredeyse Dam Meydanı'nı görebiliyor olmamla manzara ve konum açısından 10 üzerinden 10 verebilirim. 

Dik merdivenleri çıkarak erişebiliyor olmanız hotelin tek kötü yanı ancak bu durum neredeyse tüm Amsterdam'da geçerli. Odamın içinde tuvalet ve duşun bulunması ve kullanamasam da televizyonunun olması artılarıydı.

Konumu, manzarası ve 2 kişilik oda olması sebebiyle fiyat da çok yüksek ama. 21 Ağustos için 37.5 Euro'ydu kişi başı ücreti.

Yatakhaneleri ne durumda bilmiyorum ancak, eğer kıyarım paraya derseniz iki kişilik çok güzel bir odaya sahip olabilirsiniz.


Orange Tulip Hotel'in manzarası içinden görünüm
Bu oteller haricinde 2 gece Nassaukade'de, 2 gece Nieuwmarkt'ta ve 2 gece de Spaarndammerstraat'ta Couchsurfing vasıtası ile host buldum kendime. Sanırım Amsterdam'ı anlamak için en güzel yöntem de Couchsurfing'i kullanmak.

19 Mayıs 2015 Salı

Pasaportumu Nasıl Aldım

İptal olan pasaportlarım
Bu yazı ile beraber pasaport nasıl alınır adlı yazıyı da okumanızı öneriririm.

Seyahat günü yaklaştıkça evrak ve vize koşuşturması da başladı. Pasaportumun süresi dolduğu için, yeniden pasaport almak üzere başvurumu yaptım.

10 yıllık pasaporta başvuracağıma her seferinde bir yıllık pasaport aldığımdan artık emniyet müdürlüklerinin gediklisi oldum. Son dört yıl içinde üçüncü bir yıllık başvurum oldu. İlk seferinde 10 yıllık alsaydım eğer, şu anda paramı amorti edecektim ve beş yıl daha pasaportu kullanabilecektim. Sağlık olsun diyelim.

İlk aşama randevu. Online pasaport randevu sistemine (https://epasaport.egm.gov.tr/) girerek gerekli yerleri doldurdum. Önceki pasaportlarımı Beşiktaş Emniyet Müdürlüğü'nden almıştım, planım bu sefer de oradan almaktı. Ancak ne Beşiktaş'ta ne de evime yakın olan Şişli'de randevu için yakın tarihe yer bulamadım. İşyerine yakın olsun diye Kağıthane'ye baktım, o da çok ters yerde kalıyordu. Ben de madem öyle diyerek, üniversite yakın olan Avcılar'dan randevu aldım.

Biraz bulanık olsa da, pasaport makbuzum
Randevu gününde önce hem pasaport hem de vize başvurusı için fotoğraf çektirdim. Geçen seferki başvurudan kalan fotoğraflarım duruyordu ama üstünden iki sene geçti, riske girmeye değmez. Sonrasında bankadan harcımı yatırdım, dekontumu aldım. Haritada Firuzköy Bulvarı'nda olduğunu gördüğüm Avcılar Emniyet Müdürlüğü'ne doğru yürümeye başladım. Mesafe biraz fazla olsa da, Camino de Santiago'da fazlasıyla yürüyeceğim için kendimi ve ayakkabılarımı denemek istedim.

Vardığımda bana pasaportun kaymakamlık binasından alabileceğimi bildirdiler. Tüm o yolu boşuna gelmiştim. Şansıma görevli memurlardan biri o sırada kaymakamlığa gidiyordu ve beni de götürdü. Tam saatinde varmıştım, hiç sorun yoktu.

İçeriye girdim, randevum olduğunu söyledim, parmak izi vermemi istediler. Önceki pasaportlarımda ehliyet için bir kere parmak izimi verdiğimden benden böyle bir talepte bulunmamışlardı. Yeni sistemin böyle olduğunu belirttiler.

Parmak izi odasına gittiğimde görevli memur tek parmağımı okuttu, sistemde beni arattı ve kolayca buldu. Ardından iz alınmasına gerek kalmadığına dair bir kağıt yazdırıp bana verdi.

Sıramı bekledikten sonra görevli polise banka dekontumu, iki fotoğrafımı, parmak izi belgemi, kimliğimi ve süresi dolan önceki pasaportumu verdim.

Çok keyifli bir muhabbetin ardından belgelerim hazırlanmış,

Pasaport kargomu bugün elime aldım
önceki pasaportum da delinerek iptal edlmişti. Başvuru sırasında karşılaştığım her polis güler yüzü, yardımcı olması ve tatlı muhabbeti ile gönlümü kazandı.

Eklemem gerekiyor ki, bu belgelerin haricinde bir belge götürmenize gerek yok. Önceden iptal olan pasaportumu ve nüfus cüzdan fotokopimi de yanımda götürmüştüm ama ihtiyaç kalmadı.

Bir hafta - on gün içerisinde yeni pasaportum adresime PTT Kargo ile teslim edilecek. Eğer evde olmazsanız merak etmeyin, size en yakın PTT şubesine gidip ücretsiz olarak pasaportunuzu teslim alabilirsiniz.

Not: Pasaportunuzu anında almak istiyorsanız eğer, görevli polisler bunun tek yolunun Ankara'da pasaportların basıldığı merkezden başvurmak olduğunu söylediler.
 
Güncelleme: Kargocunun izinde olması ve bürokratik işlemler nedeniyle gecikmeli de olsa başvurumdan 11 gün sonra pasaportum elime ulaştı.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Uyku Tulumu

Mumya tipi uyku tulumu
Uyku tulumu bir backpackerın olmazsa olmazıdır. Seyahatlerinizde her zaman için yanınızda taşımanızı önerdiğim bir malzemedir.

Size de bu yazıda en teknik ayrıntılarıyla değil, bilgilerimi basit şekilde aktarmaya çalışacağım. Çok extreme durumlarda kalmayacaksanız eğer pahalı bir uyku tulumu almanıza gerek yoktur.  Yıllardır AndOutdoor'dan 30 Lira'ya aldığım battaniye tipi uyku tulumunu kullanıyorum. Verdiğim karardan ötürü inanılmaz mutluyum. Rahatlık ve dayanıklılık konusunda beklentilerimi her seferinde karşıladı. Isıtma konusunda ise sadece bir kere sorun yaşadım, o da Ekim ayının Abant'ında, soğuk ve yağmurlu havada, çadır kurduğumda başıma geldi. Gece saat 3 ile 5 arasında bayağı soğuk olmuştu.

Kendinize kalacak yer bulamadınız, hosteller çok pahalı ve sokakta yatmanız gerekiyor. Hem rahat, hem de sıcak bir yatağı arzuluyorsunuz ancak o kadar parayı da vermek istemiyorsunuz. Ya da havalimanında sabahlayacaksınız... Bulduğunuz kuytu bir köşeye serin uyku tulumunuzu. Belki çok rahat olmayabilir ancak idare edecektir.

Battaniye tipi uyku tulumları her zaman için mumya tipi olanlardan daha fazla hareket alanına sahiptir. Ancak mumya tipi tulumlar şeklinden dolayı sıcak havanın içeride kalması adına daha yararlı.


Zeminin sertliğini ve alttan aldığınız soğuğu engellemenin bir yolu daha var. Tulumun altına sereceğiniz mat, zeminden kaynaklı sıcaklık kaybını azaltır, hem de daha rahat bir uyku sizi bekler.

Hostellerde veya couchsurfing yaparken de uyku tulumuna ihtiyacınız olabilir. Bazı hosteller çarşaf değişimi konusunda istekli davranmıyor ve yatakların temizliği konusunda sıkıntı çıkabiliyor. Ya da sizi evinde ağırlayacak hostun yeterli çarşafı ya da battaniyesi bulunmayabilir, sizden tulumunuzu da getirmenizi isteyebilir.
Dikdörtgen (battaniye) tipi uyku tulumu

Uyku tulumunun kullanım amacı içine girip yatmanız olsa da, katlı halde kılıfının içindeyken üzerine oturabileceğiniz bir sandalye ya da çimlere uzanıp keyif yaparken boynunuzun altına alabileceğiniz bir yastık görevini de üstlenebilir.

Güvenlik nedeniyle içiniz rahat etmiyorsa, eşyalarınıza dikkat etmekten uyuyamıyorsanız, tulumun içinde yeterince yer olduğunu unutmayın. Belki mumya tipi tulumlarda fazla yer bulamayacaksınız ancak, battaniye tipi olanlarda backpackiniz ve kendinize yetecek kadar yer var. Fermuarı da çektiğinizde artık içiniz rahat bir şekilde uyuyabilirsiniz.

14 Mayıs 2015 Perşembe

Pisa

Pisa Mimar ve Mühendisler Odası
bu olaya bir el atmalı
Pisa denilince akla hemen dünyaca ünlü kulesi gelir. Şehrin simgesi olan Pisa Kulesi, Eğilen Kule (Leaning Tower) olarak da anılır. Pisa Katedrali ile beraber Piazza dei Miracoli'de (Mucizeler Meydanı) ayrılmaz bir ikili oluşturmuşlardır. Aynı meydanda şekil itibari ile bir kapkeki (cupcake) andıran vaftizhane ve anıt mezar da bulunmaktadır. Şehir ayrıca dünyaca ünlü bilim adamı Galileo Galilei'nin yaşadığı yerdir.

Toskana Bölgesi'nin liman şehri olan Pisa, zamanının güçlü şehir devletleri olan komşuları Cenova ve Venedik'e "Bakın biz çok zenginiz ve güçlüyüz." diye ibret olması için katedrallerinin yanına o zamanlar için devasa sayılabilecek bir çan kulesi yapmaya başlamış. Çeşitli sebeplerden dolayı uzun süre tamamlanamayan kule daha yapılırken altındaki zeminin çökmesiyle eğilmeye başlamış. Aslında eğilen sadece kule de değil. Aynı meydanda yer alan diğer yapılarda da eğilme gözle görülebilecek seviyede. Efsaneye göre Galileo farklı ağırlıktaki iki top güllesini aynı hızda yere düşeceklerini göstermek için kuleden aşağı bırakmıştır.

Geçmişte Mussolini, kuleyi düzeltmeleri için emir vermiştir ancak bu çalışmalar kulenin daha da çok eğilmesine yol açmıştır. 1990-2001 arasında kapsamlı bir restorasyondan geçen kule, artık eskisinden daha da sağlam durumdadır.

Tarihte muhtemelen alay konusu olan bu mühendislik hatası, günümüzde değil Pisa'nın, İtalya'nın gurur duyduğu bir sembolü haline gelmiştir ve her yıl turistlerin şehre akın edip garip fotoğraflar çekmesinin sebebidir. Ve kendi düşüncemdir ki, kulenin meşhur olması, şehirdeki diğer yapıları önemsiz hale getirmiştir ve turistik bir değerleri yoktur. Şehirde sadece birkaç saat geçirmeniz yeterli. Sonrasında yolculuğa devam edebilirsiniz.

"Yapamadı" vol 1: Pisa Kulesi
Şehre trenle geldiniz ve kuleye gitmek istiyorsunuz. Bunun için üç seçeneğiniz var.

1) Pisa Centrale İstasyonu'ndan yürüyerek: Pisa'nın merkez istasyonunda inip şehrin tarihi sokakları arasından yürüyerek meydana gidebilirsiniz. İstasyon ile kule arasındaki mesafe yaklaşık 1.5 km.

2) Pisa Centrale İstasyonu'ndan otobüsle: İstasyonun hemen önünden kuleye kadar giden otobüslere binebilirsiniz.

3) Santa Rossore İstasyonu: Pisa Kulesi'nin hemen yanındaki istasyon olan Santa Rossore'de inerseniz birkaç dakikalık yürüyüş ile Mucizeler Meydanı'na ulaşabilirsiniz.

Pisa'ya Roma'dan gece trenini kullanarak gitmiştim. Centrale istasyonunda uyumak için uyku tulumumu yere serdim ancak gözüme bir gram uyku girmedi. Tren istasyonunda benim gibi backpackerlar ve aileler olsa da, akli yönden kısıtlı olup kötü kokan evsizlerin de bulunması, ufak olması ve etrafta çok fazla böceğin dolaşması her an tetikte olmama sebep oldu. Ayrıca hala dinledikçe yüzümde bir tebessüm oluşsa da, sabaha kadar hoparlörden son ses As Do Mar markasının ton balığı reklamını yayınladılar.

'Cause this is thriller, thriller night
Sabahın ilk ışıklarında tren istasyonunun hemen karşısındaki Tiffany Cafe'de Audrey Hepburn posterleri ile beraber kahvaltı yaptım ve kuleye doğru yürümeye başladım. Erken saatlerde meydanda olmam nedeniyle etrafta benden başka hiç kimse yoktu ve dilediğim gibi etrafta dolaştım, fotoğraf çektim ve Pisalı mimar ve mühendisler ile dalga geçtim.

Tam da o sırada arkadaşımın cüzdanını kaybetmesi keyfimizi fazlasıyla kaçırsa da, Pisa hakkında her zaman olumlu düşüncelerim oldu. Sonraki İtalya seyahatimde kuleyi yine ziyarete gideceğim, çünkü ikinci kere görmeye değer.




Pisa'nın konumu

13 Mayıs 2015 Çarşamba

El Camino Kavramları ve Açıklamaları

Peregrino
El Camino de Santiago: Türkçe'de Aziz Yakup'un Yolu olan El Camino de Santiago'ya detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. El Camino ya da Camino da denir.

Camino: İspanyolca'da yol demek.

Peregrino: Camino'yu yürüyen kişi, hacı.

Buen Camino: İyi yolculuklar ya da yolunuz açık olsun olarak çevirebileceğim, peregrinoların birbirleri ile selamlaşmak için kullandıkları söz.

Deniz Kabuğu: (Concha de Vieira, Scallop Shell) El Camino de Santiago'nun simgesi.

Camino'nun simgesi, deniz kabuğu

Sarı Ok: Yolunuzu kaybetmemeniz için gönüllüler ve yerliler tarafından konulmuş işaret.

Albergue: Sadece peregrinoların kalması için yapılmış hostel, otel.

Compostela: El Camino'yu Santiago de Compostela şehrine kadar yürüyüp bitiren kişiye verilen latince belge, hac sertifikası.

Credencial: (Pilgrim Passport) Peregrinoların geçtiği şehirlerde üzerine basılan damga ile yürüdüklerini kanıtlayan ve compostela belgesini almalarını sağlayan yeterlilik belgesi. Hacı pasaportu.

Menu del Peregrino: Peregrinolar için hazırlanan tabildot yemek menüsü.

Compostela
Santiago de Compostela: Camino'nun tüm rotalarının bittiği ve Aziz Yakup'un mezarının olduğuna inanılan İspanya'nın Batı'sındaki şehir.

Camino Frances: Camino rotalarının en meşhuru ve en çok tercih edileni, Fransız Yolu.

Saint Jean Pied de Port: Fransız Yolu'nun genel olarak başlangıç noktası olan, Pireneler'e yakın şehir. Kısa hali; SJPDP.

Sarria: Compostela belgesini almak için minimum yürüme mesafesi olan 100 km uzaklıktaki şehir. Camino'ya başlamak için en çok tercih edilen yer.

Pireneler: İspanya - Fransa sınırını oluşturan sıradağlar.

Fisterra - Muxia: Santiago'dan sonra yola devam edip okyanusa ulaşmak isteyenlerin gittiği şehirler.

Navarra: Başkenti Pamplona olan, Camino Frances'in İspanya'ya girişinde bulunan bölge.

La Rioja: En önemli şehri Logrono olan, şarapları ile meşhur İspanya bölgesi.

Pilgrim Passport
Castilla: Rota üzerindeki en önemli şehirlerden Burgos'u ve Leon'u barındıran İspanya bölgesi.

Galiçya: İspanya'nın en Batı'sında, Portekiz'in Kuzey'inde kalan bölge. Camino'nun tüm rotalarının bittiği Santiago de Compostela şehrinin bulunduğu yer.

Hostel Nedir

Klasik bir hostel odası
Genellikle backpackerların kullandığı hosteller, bir odanın içine çok fazla yatak veya ranza yerleştirilmesiyle oluşturulan otellerdir. Aynı anda pek çok milletten birbirini tanımayan insanların birlikte kalmalarından dolayı zamanla hostellerde ayrı bir kültür oluşmuştur.

Tüm gün şehirleri "o kazan, ben kepçe" anlayışı ile dolaşan backpackerlar, günün büyük bölümünü gezerek geçirirler. Otellerin pahalılığı ve odanın sadece gece gelip uyumak için kullanılacak olması, daha ucuz olan hostellerin tercih edilmesinin sebepleridir.

Hostellerde, oteldeki gibi oda değil, yatak kiralanır. Bir odanın içine doldurulan yatak veya ranzaları diğer insanlarla paylaşırsınız. Bu insanlarla kalacağınız süre boyunca aynı ortamda yaşamak, beraberinde yazılı olmayan belirli kuralları getirir.

Amsterdam Hostel Janson
Saygı: Hostel odasında kalırken, en önemli kural karşılıklı saygıdır. Sonuçta istemeseniz de aynı odayı paylaşacaksınız.
Kişisel Alan: Yatağınızın çevresinde kalmaya dikkat edin. Başkasının yatağına yaklaşmanız insanları rahatsız edecektir.
Çanta-Bavul: Çantanızı odanın ortasında bırakmayın. İstediklerinizi aldıktan sonra kenara koyun ya da yatağın altına yerleştirin.
Pencere: Sıcak havada pencereleri kapatmak için mutlaka izin isteyin.
Priz: Tüm prizleri kullanmayın, sizden başka telefonunu şarj etmek isteyen olabilir.
Tuvalet: Uzun süre tuvalette durmanız, ihtiyacı olan diğer insanların girmesini engeller.
Işık: Saat 11'den sonra odada ışıkları açmayın. İnsanları uyandırmamak için el feneri kullanabilirsiniz.
Gürültü: Gece ya da gündüz fark etmiyor her zaman uyuyanlar olabilir. Fazla gürültü yapmamaya dikkat edin.
Eşyalar-Kıyafetler: Eşyalarınızı etrafa saçmayın. Birisi size ders vermek için her şeyi kenara dağınık bir şekilde yığabilir. Başkasının yatağına kıyafet bırakmak da saygısızlık olabileceği gibi, başka anlamlar da içerebilir. İngiliz bir kızın yatağıma iç çamaşırını bırakması gibi...

Dünya'nın en kötü hosteli olmakla övünen
Hans Brinker'den bir poster
Hostellerde ortak kullanım alanları genellikle lobi ve mutfaktır. Lobide sandalye, koltuk, masalar, televizyon ve müşterilerin kullanması için bilgisayarlar bulunur. Mutfakta ise, mikrodalga fırın, tost makinesi, buzdolabı, lavabo, çatal-bıçak-kaşık, bazen de ocak ve tencere-tava bulabilirsiniz. Kendi yemeğini hazırlamak isteyenler için büyük nimet.

Güvenlik her zaman aklınızda kalan bir soru olacaktır. Bazı hostellerde kilitli dolaplar vardır. Tüm eşyalarınızı bu dolaplara koyabilirsiniz. Anahtarlar genellikle resepsiyonda bulunur. Anahtar yoksa yanınızdaki asma kilitleri kullanabilirsiniz. Eğer dolap bulunmuyorsa, en basit güvenlik yöntemi, yatağın altına koymak. Eşyalarınız göz önünde olmadığı için başkalarının dikkatini çekmeyecektir. Değerli eşyalarınızı ise, duşa girerken bile yanınıza alın.

Hostellerde sosyallik üst seviyededir. Başkalarıyla tanışmak sandığınızdan daha kolaydır. Ne olduğunu bile anlamadan diğer insanlarla çok yakın arkadaş olabilirsiniz. Yemek yemeye ya da gezmeye giderken diğer insanları davet etmek adettendir. Bu şekilde, şehri dolaşırken size eşlik edecek ya da akşam bir şeyler içip muhabbet edebileceğiniz yeni insanlar ile tanışabilirsiniz.

Hostellerde karşılaşabileceğiniz kahvaltı
Hostellerde verilen kahvaltıdan büyük beklentileriniz olmasın. Yine de ucuz olması sebebiyle karnınızı doyurabilmek için en güzel fırsat. Klasik hostel kahvaltısında kızarmış ya da normal ekmek, süt, portakal suyu, kahve, bitki çayı, mısır gevreği ya da müsli, peynir, salam, salatalık, domates, reçel, yağ ve fıstık ezmesi seçenekleri olur. Çeşit gözünüzü aldatmasın, hepsini bulamayacaksınız. Açık büfe gibi bu seçeneklerin hepsi karşınızda olsa da, bir süre sonra ekmek biteceği için kahvaltı yarıda kesilebiliyor.

Tuvaletleri ve duşları paylaşımlı olarak kullanmanız gerekecek. Hostelin büyüklüğüne göre, tuvalet ve duş odanızda olabileceği gibi, her katta birer tane olacak şekilde de olabilir. Kızların ve erkeklerin ayrı tuvaletleri olabileceği gibi, karma da olabiliyor. Temizlik konusunda ise dert etmeyin, pek çok hostelin tuvaletleri temizdir. Eğer duştan soğuk su akıyorsa ya da su basınçlı gelmiyorsa, diğer duşları deneyin. Bu çözüm bazen işe yarıyor.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

El Camino de Santiago'ya Yılın Hangi Zamanı Gitmeli

Pireneler
El Camino de Santiago hakkında şimdiye kadar ne olduğu, rotaları ve maliyetinin ne kadar olacağı gibi bilgiler verdim. Peki ya ne zaman yola çıkmalı? Ocak ayının soğuk günleri ya da Temmuz sıcağı farketmez. Ne zaman yola çıkmak isterseniz, yapabilirsiniz. Değişen sadece göreceğiniz manzara, sıcaklık ve peregrino sayısı olacaktır. Camino'yu yürümek için yılın hangi ayını tercih etmek gerek?

El Camino de Santiago için aktif sezon Mart ayında başlar, Kasım'da sona erer. Yaz aylarında peregrino sayısı zirve yapar. 

Aralık-Ocak-Şubat: Bu aylarda yolda fazla peregrino görülmez. Sezon dışı dönem olduğu için bazı alberguelerin de kapalı olduğunu görebilirsiniz. Ancak merak etmeyin, hala hizmet veren yerler var. Bu aylarda giderseniz tamamen yalnız geçireceğiniz günler olacak. Bazı günler alberguedeki tek müşteri siz olacaksınız. Yine de ruhsal yenilenme ve kendi sesini dinlemek isteyenler için büyük bir fırsat. Yoğun kar yağışı ve soğuğa hazır olun. Pireneler ve Galiçya'nın yüksek bölgeleri çok soğuk olacak. Özellikle karla kaplı olduğu dönemlerde Saint Jean Pied de Port'tan Roncesvalles'e Pireneler'i aşarak giden Napolyon Yolu hakkında uyarılar yapılıyor. Bu dönemde dağa çıkmak yerine, vadiden dolaşan Valcarlos Yolu öneriliyor. Yolunuzu bulmanızı sağlayan işaretlerin de üzeri karla kaplı olacağından, her zaman kaybolma riskiniz var.

Camino rotaları ve İspanya'nın yıllık yağış ortalaması
Mart-Kasım: Kış aylarından farklı olarak havanın nasıl olacağını tahmin edebilirsiniz. Ne zaman yağmur yağacağını, fırtına olacağını veya güneş açacağını tahmin etmek için gökyüzüne bakmak yeterli. Sezonun başlangıç ve bitiş ayları olduğundan, yollarda peregrinoları görmek mümkün.

Nisan-Mayıs: Camino'yu kendini yenileme amacı ile tek başına yürüyen çok fazla peregrino ile karşılaşacaksınız. Çok fazla kalabalık olmayan bu dönem, pek çok kişi için Camino'yu yürümenin en güzel zamanı olarak adlandırılıyor. Alberguelerde yoğunluk başlasa da, yatacak yer bulma konusunda sıkıntı yaşanmıyor. Bu aylar ekinlerin büyümeye başladığı aylardır. Leon'a kadar uzanan devasa buğday tarlalarının arasında yürürken, rüzgarın etkisiyle başakların denizin üzerindeki dalgalar gibi salındığını göreceksiniz. Galiçya'da açan çiçeklerin kokularının birbirine karıştığına tanık olacaksınız. Yemyeşil bir doğa ve tertemiz hava sizi bekliyor. Küresel ısınmadan dolayı hava sıcaklığı her sene değişkenlik göstermekte. Bu aylarda bazı seneler sıcak ve kurak, bazı seneler de yoğun yağışlı olduğu söyleniyor. Yine de yılın ne zamanında giderseniz gidin, okyanus etkisinden dolayı Galiçya bölgesinde yağış ihtimali her zaman var.

Yaz ayları boyunca El Camino de Santiago'da hava hep güzeldir
Haziran-Temmuz-Ağustos: Yaz ayları Camino de Santiago için en yoğun olan dönemdir. Çalışanların yıllık iznini kullandığı, öğrencilerin tatilde olduğu bu dönemde Santiago de Compostela'ya günde ortalama 1500 kişi varıp compostela denilen belgesini almakta. Ben de başlamak için bu dönemi tercih ettim ve Temmuz'un ortasında orada olacağım. Kalabalık yüzünden yürüyüşünüzü erken saatlerde (öğleden sonra 3-4) bitirmek zorunda kalabilirsiniz. Aksi takdirde alberguelerde yer bulamayabilirsiniz. Neredeyse her 100 metrede bir peregrino ile karşılaşacağınız için, özel zaman bulma konusunda da sıkıntı yaşayacaksınız. Özellikle tuvalet molası için çalıları kullananlar bu sorundan muzdarip. Ancak yine de bence yılın en güzel dönemi bu aylar. Hem insanlarla muhabbet etme imkanının fazla olduğundan, hem de yağış ihtimalinin çok az olması benim için en önemli etkenler. Şapkanızı ve güneş kreminizi unutmayın. Hava her zaman güzel olacak, yine de bir-iki gün yağmura denk gelebilirsiniz.

Eylül-Ekim: Yoğunluk açısından Nisan-Mayıs dönemiyle aynı olan Eylül-Ekim ayları, yeşilin yerine pastoral renklerin başladığı dönemdir. Yol ormanlardan geçtiği sırada doğal harikalar ile karşılaşacaksınız. Yine de kafanıza dikkat edin, ağaçlardan düşen kestanelerden dolayı yaralanmalar yaşanıyormuş. Eylül ayı sıcak geçebilecekken, Ekim ayının sonlarında yağışa hazır olun.
 
Buen Camino