28 Nisan 2015 Salı

Interrail'de Gereken Malzemeler


Interrail sırasında yanınızda
hangi malzemeler olmalı?
Pasaportunuz, uçak biletiniz, vizeniz hazır ve artık o günün gelmesini bekliyorsunuz. Hayatınız boyunca unutamayacağınız bir Interrail sizi bekliyor. Çantanızı hazırlamanın tam sırası. Her backpacker tam da bu sırada aynı ikilemleri yaşar. Acaba bu tişörtü de alsam mı, şortlardan biri fazla mı oldu, hava soğuk olur diye kazak alsam mı...Yanınıza ne alacağınız, kaç gün kalacağınıza ve hangi aylarda yapacağınıza bağlı olarak değişecektir.

Interrail genellikle, yaz aylarında üç ya da dört hafta sürecek şekilde yapılan bir seyahat olduğu için eşya önerilerim de buna göre oldu. Yanınıza bir backpack, bir de gündelik eşyalarınızı taşıyacağınız fazladan bir çanta almanızı öneririm. Mümkün olduğu kadar az eşya alın ve toplam ağırlığı 12-14 kilo arasında tutmaya çalışın.

Bireysel olarak ihtiyaç duyduğunuz ilaçlar, hijyenik, teknolojik ürünler haricinde yanınızda olması gereken malzemeleri aşağıda bulabilirsiniz.


Kıyafetler:


Tişört: 3 adet gün içinde giymek için, 2 adet de gece için almanız fazlasıyla yeter.
Şort: 2 adet günlük, 1 adet gecelik.
Ayakkabı: Gündelik hayatta kullandığınız spor ayakkabı fazlasıyla yetecektir.
Terlik: Benim için en önemli eşya. Ayakkabılarımı bir-iki kere kullandım ama terliklerim olmadan asla.
Çorap: 3 çift yeterli.
İç çamaşırı: Kaç adet taşıyacağınız size kalmış.
Kazak: İnce bir kazak her an iş görür. Kuzey'e gittikçe havalar soğuyor.
Yağmurluk: Temmuz'da gidiyorum ben, ne olacak demeyin. Her an ne olacağı belli olmuyor.

Hijyen Ürünleri:

 

Güneş kremi: Güneşin altında uzun süre yürüyeceksiniz.
Deodorant, roll-on: Hayat kurtarabilir.
Sabun-Şampuan: Seyahat boyutunda olanlardan taşıyarak ağırlığınızı azaltın.
Diş fırçası-Macun: Yine seyahat boyunda olanlardan almanız yeterli.
Prezervatif: Her an ihtiyacınız olabilir.

Diğer Eşyalar:

 

Günlük çanta: Şehirde dolaşırken gündelik eşyalarınızı taşımak için ihtiyacınız olacak.
Şapka-Güneş gözlüğü: Şapka almak size kalmış ama güneş gözlüğünüzü alın.
Uyku tulumu: Otelde de, Couchsurfing'de de kullandım. Sizin de işinize yarayacak.
Matara-Termos: Fırsatınız varsa termos alın. Soğuk su ihtiyacınız üst seviyede olacak.
Rehber kitap: Lonely Planet alma imkanınız varsa alın, yoksa telefon uygulamaları yeterli.
Makas: Tırnak kesmek, ip kesmek, sakal düzeltmek, hatta korunma amaçlı bile kullanabilirsiniz.
İğne-İplik: Biraz ip ve dikiş iğnesi taşıyın. Sonra pişman olabilirsiniz.
Bant: Ufak bir bantın ağırlığı olmaz.
Çamaşır ipi: Çamaşır asmak için her zaman yer bulamayabilirsiniz.
Ağrı kesici: Baş, diş, kas ağrısı veya hastalık... Her türlü sebeple kullanılabilir.
Çatal-Bıçak-Kaşık: Marketten aldığınız peynir ve domatesi ekmeğin arasına bile koysanız, yine de lazım.
Seyahat havlusu: Yer kaplamayan ve hızlı kuruma özelliği olan havlu.

Bunları Almak Size Kalmış:

 

Bu eşyaların arasından işinize yarayacağını düşündüğünüz varsa, yanınıza alın. Çoğu ağırlık yapmayacak, ufak eşyalar ve yokluğunda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Özellikle önerebileceğim bir madde varsa, bu kesinlikle "çay" olacaktır.

    Bant, makas, terlik ve çadır aynı karede
  • Deniz şortu-mayo
  • El feneri
  • Çadır
  • Sallama çay
  • Asma kilit
  • Parfüm
  • Tirbuşon-şişe açacağı
  • Kalem-kağıt
  • Poşet
  • Çarşaf
  • Yastık kılıfı
  • Kulaklık
  • Kulak tıkacı
  • Kas gevşetici
  • Vitamin
  • Yara bandı


27 Nisan 2015 Pazartesi

Gönüllü Çalışma Kampı Nedir

2013 gönüllü çalışma kampı, Algerri-İspanya
Çalışma kampları, Dünya'nın dört bir yanında düzenlenen, çeşitli ülkelerden insanları bir araya gelip, katılımın
gönüllülük esasına bağlı olduğu organizasyonlardır. Kamp süresince sizden istenen; günün belirli saatlerinde, kampın türüne bağlı olarak değişen işlerde çalışmanızdır.

Bunun karşılığında size yatacak yer ve üç öğün yemek sağlamak kampların vaatleridir. Ancak bunun haricinde olayın bir de diğer faydaları var. Değişik ülkelerden bir çok katılımcı geldiği için, her ülkenin kültürünü anlamak, karşılıklı olarak tecrübelerinizi, anılarınızı ve hayatlarınızı paylaşmak, ömür boyu sürecek dostluklar edinmek ve kamp süresince İngilizce konuşup pratik yapmak başta olmak üzere, liste uzayıp gider...

Çoğu iki hafta süren kampların bazıları bir hafta ya da üç hafta olabiliyor. Bu süre boyunca ortalama olarak 15-20 gönüllü, çalışma kampına katılıyor. Her yaştan insan çalışma kampına katılabilse de, genel olarak yaş ortalaması 19-23 arasında.

Çalışmalar kamptan kampa değişiklik göstermekte
Yapacağınız işler kamptan kampa değişmekle beraber, tarihi eser restorasyonu, ağaç dikme-kesme, tarım, yaşlı bakımı, çocuklara kitap okuma ya da benim gittiğim kampın işi olan "ot yolma" gibi değişik türlerde işlerden oluşmakta. İstediğiniz işe göre kamp seçiminizi yapabilirsiniz.

Kamplarda katılımcılar ve liderler olmak üzere iki sınıf bulunmakta. Kamp liderleri tecrübeli yerel insanlardan veya önceki katılımcılardan seçilmekte. Bu insanlar çalışma kampı süresince sizinle beraber çalışmanın yanında, kampa gelecek insanları seçip, onlara yol gösterme, insanların kaynaşmasını sağlama, tercümanlık, yemek hazırlama ve kampta yapılacak sosyal aktivitelerden de sorumlular.

Çalışma kampına başlamadan önce hazırlanan program dahilinde çalışma, yemek, dinlenme, aktivite ve seyahat gibi planlamalar önceden belirlenmekte. Günde 5-7 saat çalışmanın ardından, kalan saatler aktiviteler ve dinlenme saatleri ile akıp geçiyor.

Çoğu çalışma kampı, sizden yabancı dil istemese de, bazı özel işlerde yabancı dil şartı aranıyor. Yine de insanlarla iletişim kurabilmeniz için giriş seviyesinde de olsa İngilizce'ye sahip olmanız istenmekte.

Bir çalışma alanı daha, Algerri Köyü'nün tepesi
Her sene başvuruları, çalışma kamplarının Türkiye'den sorumlu organizasyonu olan Gençtur almakta. Başvuru sırasında ne yapmanız gerektiğini başka bir yazıda aktaracağım. Detaylı bilgiyi, İstanbul-Taksim'de bulunan Gençtur'u ziyaret ederek de alabilirsiniz.

2013 yılında kayıt bedeli olarak benden 225 Euro alındı ve bunun karşılığımda İspanya'nın Lleida eyaletinin Algerri köyünde, 15 gün süren, hayatım boyunca unutamayacağım bir deneyim elde ettim. Bu sene o köyü tekrar görmeye gidecektim ancak maalesef Katalan yetkililer kampımı iptal etmişler.

25 Nisan 2015 Cumartesi

CityMaps2Go

Telefon uygulamaları seyahatler sırasında hayatımızı kolaylaştırır ve backpackte yer kaplayacak kalın kitaplardan kurtulmanızı sağlar. Yeri gelir seyahat rehberiniz olur, yeri gelir harita. Böylelikle hem kitabın ağırlığından kurtulursunuz, hem de haritaya bakma zahmetinden...





Dilediğiniz ülkeyi veya şehri    
listeden seçin




Benim de seyahatlerim boyunca sıklıkla kullandığım ücretsiz ve internet bağlantısı gerektirmeyen bir uygulamadır City Maps2 Go. Uygulamayı indirdikten sonra yapmanız gereken tek şey, ihtiyacınız olan haritayı ya da rehberi, uygulamanın içindeki kitaplıktan yüklemektir.

Seyahate çıkmadan önce indireceğiniz şehir, bölge veya ülke haritalarıyla, nerede olduğunuzu her zaman bileceksiniz. Yerinizi tespit etme özelliğine sahip CityMaps2Go ile, bulunduğunuz yer ve gitmek istediğiniz yeri çok rahat bir şekilde görebilirsiniz.

Gitmek istediğiniz yeri aratın

Haritanın kapsadığı alan daraldıkça, size sunduğu özellikler de artmakta. En ufak çıkmaz sokak bile harita içeriğinde bulunuyor. Bu da yetmezmiş gibi, inanılmaz gelişmiş arama özelliğini kullanarak, çevrenizde bulunan bütün dükkanları hem listeli, hem de harita üzerinde mesafelerini de görebilecek şekilde görebilirsiniz. Otelinizin bulmak istiyorsanız ve kaybolduysanız, sadece otelin adını yazmanız yeterli. Sizin yerinizi ve otelin yerini çok sıra sürede bulabiliyor bu uygulama.

Kullanıcıların sürekli uygulamaya katkıda bulunması sebebiyle, bir kahve dükkanının, restoranın, otelin hakkında yazılmış yorumları görebilir, siz de ekleme yapabilir, istediğiniz noktayı daha sonra kolay bulabilmek için favorilere ekleyebilirsiniz.

İstediğiniz bilgiyi rehberden
okuyun
Uygulamanın bir kullanıcısı olarak, bu özellikleri ile CityMaps2Go için, "offline çalışan Google Maps" benzetmesin çok doğru olduğunu söyleyebilirim.

Uygulamada harita özelli ile beraber rehber özelliği de bulunmakta. Yapmanız gereken tek şey, makaleleri de haritalar ile beraber indirmek. Wikipedia'dan alınan bilgiler ile tüm turistik mekanların bilgileri bir anda karşınızda oluyor.

Ayrıca, size okumanız için ilham veren makaleler de vermekte bu uygulama. Size gelecek makaleleri de ilgi alanlarınıza göre filtreleyerek seçebiliyorsunuz.

Tüm bu özellikleri bir uygulama içinde toplamaları, offline olarak çalışması ve tamamen ücretsiz bir uygulama olması ile CityMaps2Go, seyahatiniz öncesinde, sırasında ve sonrasında ihtiyacınız olacak tüm bilgiyi size sunmakta.

23 Nisan 2015 Perşembe

El Camino de Santiago'nun Maliyeti

Camino de Santiago boyunca sıklıkla
karşılaşılabilecek bir manzara
Euro'nun yükseldiği her gün, Avrupa'ya seyahat etmek daha da zorlaşıyor. Özellikle öğrenciler için can sıkan bu durum, Camino de Santiago için çok da önemli değil. Çünkü Camino boyunca harcayacağınız paraya siz karar veriyorsunuz.

Kendinize günlük bir bütçe belirlemeniz ve onu aşmamaya çalışmanız tüm seyahatlerinizde uygulayabileceğiniz bir yöntemdir. Günlük kişi başı maliyet yöntemi ile bir hesaplama yapmak gerekirse eğer, yatacak yer, yiyecekler, içecekler ve ufak ekstralar için şu şekilde bir hesaplama yapılabilir:

Günlük 10-15 Euro: Kendinizi yüzyıllar önceki peregrinolar gibi hissedebilirsiniz. Onlar da çok düşük maliyetler ve kısıtlı imkanlarla bu yolculuğu gerçekleştiriyorlarmış. Bu zamanda bu kadar ucuza yapmak mümkün mü? Evet, yapanlar var. Ama her zaman en ucuz alberguede kalıp, sürekli kendi yemeğinizi yapmanız, bazı geceler de yıldızların altında, uyku tulumu ile yatmanız gerekir. Uyarmam lazım ki, aç bile gezdiğiniz günler olabilir.

Günlük 15-20 Euro: Ucuz albergueler sizi bekliyor. Bazen kendi yemeğinizi pişirebilir, bazen de menu del peregrinodan alabilirsiniz. Bol bol bocadillo (sandviç) yiyeceksiniz ama, hesabınızı bilirseniz eğer, kendinizi şımartmak için ekstralara harcayacak bir-iki Euro bütçeniz var.

Günlük 20-25 Euro: Çoğu peregrino, günlük olarak kendilerine bu bütçeyi belirlemiş durumda. Çok fazla açılmadan her akşam peregrino menüsü yiyebilir, bazen de dışarıda bir restorantta enfes yiyeceklerden tadabilirsiniz. Ucuz albergue arayışında olsanız da, yorulduğunuz zaman fazladan 1-2 Euro isteyen albergueler umrunuzda olmayabilir. Öğle yemeklerinizi kendiniz hazırlamanız gerekecektir. Akşamları makarna pişirirseniz, serinlemek için yerel biralardan içmek için bütçenizi ayarlamış olursunuz.

Günlük 25-30 Euro: Albergue seçimi artık size kalmış durumda. Yine de pahalı olanları seçerseniz, günde iki öğün kendi hazırladığınız yemekleri yersiniz. Orta yaşlı Avrupalı ve Amerikalıların genellikle bu bütçeye sahip olduğunu söyleyebilirim. Eğer uyumak için ucuz albergueleri seçerseniz, size geriye neredeyse her istediğinizi yapmaya para kalır.

Günlük 30-40 Euro: Bazı günler kalabalıktan sıkılıp tek başınıza kalmak isterseniz, otele bile gidebilirsiniz. Yemek derdiniz hiç olmaz, her öğünü dışarıda yersiniz.

Günlük 40+ Euro: Artık kral sizsiniz. Dilediğinizi yapacak kadar bütçeniz vardır. Her akşam orta seviye otellerde bile kalabilirsiniz. Ama alberguelerde kalırsanız eğer, bir günde bu kadar çok para harcamak için fazladan uğraşmanız lazım.

Yukarıda hazırlamış olduğum bütçeler, sadece yol boyunca harcayacağınız otel, yiyecek ve içecek masraflarını içeriyor. Konu ile alakalı hazırladığım "Nerede kalınır?" ve "Ne yenir? yazılarında daha detaylı bilgiyi bulabilirsiniz.

Günlük bütçe dışındaki harcamalarınız ise;


  • Hediyelik eşyalar için yapacağınız harcamalar,
  • Ekstradan başınıza bir şey gelirse diye cebinize koyacağınız fazladan 100 Euro,
  • Deniz kabuğu kolyesi, alberguelerde damga bastırmak için her peregrinonun sahip olduğu pasaport (toplamda 5-6 Euro)
  • Eczane masrafınız (su toplamış ayaklar için) diye sıralanabilir.
Tüm maddeleri toplarsanız eğer, 32 günlük bir El Camino'yu en basit ihtiyaçlarınızı karşılayacak şekilde 500 Euro ile yapabilirsiniz. Yaklaşık 1000 Euro ile yola çıkarsanız eğer, size fazlasıyla yetecektir.

Buen Camino

Belki de bu peregrino siz olacaksınız... Pamplona-İspanya

22 Nisan 2015 Çarşamba

Saint Jean Pied de Port'a Nasıl Gidilir


Saint Jean Pied de Port, Bayonne,
Pamplona ve San Sebastian (Donostia)
El Camino de Santiago'nun belirlenmiş bir başlangıç noktası olmasa da, işaretlenmiş rotaları vardır. Ve bu rotalar üzerindeki St. Jean Pied de Port (SJPDP), Roncesvalles, Leon, Sarria, Porto, Astorga gibi noktalar, peregrinoların geleneksel olarak başlangıç noktalarıdır.

Fransız Yolu'na başlamak için tercih edilen yer ise, genellikle SJPDP'dir. Bu şehire ulaşım araba ile sağlanabilse de, toplu taşıma ile ulaşmak isteyenler için iki tercih vardır: Batı ve Güney yönleri.

Batı'dan ulaşmak isteyenler, genellikle treni tercih ederler. Fransa'nın Bayonne şehrinden başlayan trenin son durağı, SJPDP'dir. Bu hat, şehre demir yolunu kullanarak ulaşmanın tek yoludur.

Bayonne şehrine en yakın havalimanı Biarritz'te olsa da, Türkiye'den direkt sefer olmadığı için, Fransa'dan Paris, Bordeaux, İspanya'dan da San Sebastian'dan rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Bu üç şehirden de Bayonne'a tren ile gidebilir, ya da otobüs kullanabilirsiniz.

Diğer ulaşım yönü ise Güney'dendir. Barselona, Madrid ve San Sebastian gibi şehirlerden Pamplona'ya ulaşmanız gerekir. Pamplona'dan SJPDP'ye giden otobüsler vardır.

Bu rotalarda yolculuk yapabileceğiniz otobüs firmaları, Alsa, Monbus, Conda ve diğer ufak şirketlerken, İspanya'nın tren şirketi Renfe, Fransa'nınki SCNF'dir.

Şehre ulaşmanın başka yolları da vardır. Pamplona, Roncesvalles veya Bayonne gibi noktalardan taksiye binebilir, yolda peregrino olduğunu anladığınız insanlar ile konuşarak, onlara taksi ücretini paylaşmayı teklif edebilirsiniz.

Saint Jean Pied de Port şehrinden bir görüntü
Başka bir yöntem ise, BlaBlaCar'ı kullanarak hiç değilse belirli yerlere kadar ulaşmaktır. Türkiye'de pek yaygın olmayan bu sistemde, rotanız üzerinde arabayla seyahat eden insanlara istek gönderirseniz, cüzi bir ücretle, sizi yolu üzerindeki bir şehire götürebilirler.

Buen Camino

21 Nisan 2015 Salı

Seyahatte Arkadaşınızı Kaybederseniz

Venedik'te kaybolursanız buluşma noktası
olarak Rialto Köprüsü'nü seçebilirsiniz
Birkaç arkadaş toplandınız ve yurtdışına çıkmaya kadar verdiniz. Interrail, çalışma kampı veya tur ile gittiniz, ya da sadece gezmek için bir-iki şehir belirleyip, uçağa atlayıp gittiniz. Yolculuk esnasında öyle bir an oldu ki arkadaşınızı kaybettiniz diyelim. Ne yapmanız lazım?

Bir anlık dalgınlığa gelmeniz birbirinizi kaybetmenize yol açtıysa, direkt telefona sarılıp aramak, mesaj ya da atmanın haricinde bir yöntem önereceğim size. Yanınızda telefon bulunmayabilir ya da hattınız aramalara kapalıdır. Telefon bulunsa bile internet erişiminiz olmayabilir.

Önceden belirlediğiniz buluşma noktaları oluşturmanız ve direkt oraya gitmeniz en basit ve etkili yöntemdir. Her gittiğiniz şehirde ortak bir karar alın ve kaybolma durumunda direkt o noktaya doğru ilerleyin. Seçeneklerinizi birkaç madde ile sınırlamanız, ortak noktayı hatırlamak konusunda size yardımcı olacaktır.

Örneğin:
Tren istasyonunun girişi.
Kaldığınız otel, hostel.
Şehrin en önemli turistik noktalarından biri.
En son gittiğiniz kafe ya da restoran.
Şehir rotanızdaki sonraki nokta.

Seyahatte arkadaşını kaybetmek
Bu şekilde kaybolan arkadaşlarınız ile rahatlıkla tekrar buluşabilirsiniz. Diyelim ki "yolculuğunuz esnasında" kaybettiniz arkadaşınızı. Bu konu ile alakalı başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum.

İtalya'nın Savona şehrinden, Fransa'nın Avignon şehrine gitmek üzere trene bindim ve trenin kalkmasına beş dakika var. Arkadaşımın susaması üzerine otomattan su almak için trenden indim ve yürümeye başladım. Bir anda kondüktör düdüğü çaldı ve trenin kalkmak üzere olduğunu haber verdi. Geri dönemeyeceğim kadar ilerlemiştim ve ben de ilk kapıdan trene girdim...

O sırada arkadaşım, yanında çantalarımız ile birlikte, iki vagon arasındaki boş alanda beklerken benim gelemediğimi, treni kaçırdığımı zannedip bir anda telaş yapmış ve kapılardan dışarıya bakmaya, bağırmaya ve hatta treni durdurmak için kolu indirmeyi düşünmeye başlamış.

Güvenlik sebebiyle yanımızda telefon götürmemiştik. Pasaportlar, biletler ve paranın büyük kısmı bende, çantalar ise onun yanındaydı. Böyle bir durumda ne yapacağımızı ise hiç konuşmamıştık. Arkadaşım bağırmaya başlayınca yanındaki kızlar ne olduğunu sormuşlar ve o da durumu anlatmaya başlamış...

Anlattığım hikayedeki tren, Ventimiglia-İtalya
O sırada paralel evrende, ben trenin içinde, vagonların arasından teker teker ilerleyiyordum. Oysa ki kıyametler kopmuş trende...

Durumu kızlara anlatması biraz olsun zaman aldığından, benim vagona gelmem için yeterli vakti sağlamıştı. Kapıyı açıp onları bulduğumda bir anda bana bağıran ve bir yandan ağlayan biri ile karşılaştım. Oysa ki yapılabilecek en mantıklı hareketi yapıp trene binmiştim.

Arkadaşım sakinleştiğinde durumun ne kadar kötü olabileceği üzerine konuşmaya başlamıştık. Ben sonraki trene binip ilk durakta inebilirdim, ya da onun gelmesini bekleyebilirdim. Aynısı onun için de geçerliydi. Ve çok uzun süre birbirimizi bulamayabilirdik. Ortak buluşma noktası fikri bu anda ortaya çıkmıştı.

Böyle bir durum ile karşılaştığınızda telaş yapmayın. Ya belirlediğiniz yere gitmeye başlayın, ya da bir şekilde haberleşmenin yolunu bulun. En kötü birkaç saatinizi kaybedeceksiniz ama arkadaşınız ile tekrar buluşmuş olacaksınız.

20 Nisan 2015 Pazartesi

El Camino'da Ne Yenir

Camino de Santiago boyunca değişik coğrafyalardan geçeceksiniz ve bu sayede çok farklı mutfakların yemeklerini tatma fırsatı bulacaksınız. Ayrıca, yol sırasında geçilen büyük şehirlerde de her türlü yiyecek çeşidini de bulabilirsiniz. Mideniz bayram ederken cebiniz de kan ağlayabilir. Yiyecek ve içecekler, sizin masraf kalemleriniz arasında büyük bir yüzdeye sahip olacaktır. Ama bütçenizin kontrolünü çok rahat bir şekilde karşılayabilirsiniz.

Albergue kahvaltısı
Kahvaltı: Maalesef bizdeki kahvaltı kültürü dünyanın kalanında yok. Özellikle İspanya kahvaltı konusunda size fazla seçenek sunmayacaktır. Çoğu albergue sabah kahvaltısı verilmekte. Ancak beklentinizi yüksek tutmayın, tost ekmeği ile beraber reçel, fıstık ezmesi veya kaşar peynir, salamdan oluşmakta menüleri. İçecek olarak da meyve suyu ya da kahve ile karşılaşacaksınız. Yine de sadece 1-2 Euro vererek bu kahvaltıya sahip olabilirsiniz. Bazı peregrinolar, sabah kahvaltı faslını atlayarak erkenden yola çıkmayı tercih ediyorlar. Yolda, karşılarına çıkan ilk köydeki restoranlardan alacakları kahveyi içerek ya da omlet-bocadillo (sandviç) yiyerek kahvaltı yapmaktalar. Böyle bir menünün maliyeti size 5-6 Euro'ya gelebilir.

Bocadillo
Öğle Yemeği: Marketlerden alacağınız ekmek, peynir, domates, birkaç meyve ve bisküvi gibi yiyecekler sadece 3-4 Euro'ya ihtiyacınızı giderebilirsiniz. Ya da restoranlarda dilediğiniz yemeği 7-8 Euro'ya alarak ufak çapta bir ziyafet çekebilirsiniz. Unutulmaması gereken konu ise, İspanya'da çok yaygın olan siestadır. Öğlen
saatlerinden, akşam hava serinleyene kadar neredeyse tüm dükkanları kapalı göreceksiniz. Hatta sokakta insan görmek bile neredeyse imkansız hale geliyor. Yemek ihtiyacınızı siesta saatinden önce gidermenizde fayda var.

Menu del peregrino
Akşam Yemeği: Günün en zengin menüsü karşınızda. Her albergue, menu del peregrino denilen, hacılar için hazırlanmış bir menü sunmakta. Birkaç farklı seçenek arasından seçeceğiniz yiyecekleri ve içeceğinizi 7-10 Euro arasında yiyebilirsiniz. Ayrıca, alberguelerde bulunan mutfakta dilediğiniz yemeği hazırlayabilir, hatta diğer insanlarla yemeğinizi paylaşarak seçeneklerinizi arttırabilirsiniz.

Ara Öğünler: Yanınızda sürekli olarak ekmek, peynir gibi malzemeler ile bir-iki meyve taşımanızda fayda var. İnsanın ne zaman acıkacağı belli olmuyor. Ayrıca ufak bir çikolata ile açlığınızı bastırırken, gün boyu ihtiyacınız olacak enerjiyi de depolayabilirsiniz.

İçecekler: Yol boyunca bir çok sebil bulunduğu için, suya para vermenize gerek yok. Yanınızdaki şişeyi her seferinde doldurarak su masrafını ortadan kaldırabilirsiniz. Yine de şişelenmiş su almak isteyenler, marketlerde 1.5 litrelik suyu yaklaşık 1 Euro vererek alabilirler. Soğuk birşeyler içmek isterseniz, çok yaygın olan soğuk kahve işinizi görecektir. Fiyatı ise 0.75-1.5 Euro arasında. Ben çay adamıyım derseniz, size kötü bir haberim var. Siyah çay haricinde her çeşit çayı bulabilirsiniz ama emin olun bizdeki lezzetin yanından bile geçmiyor. Türkiye'den götüreceğiniz birkaç poşet sallama çay işinizi görecektir. Bol miktarda şarap bulunmasından dolayı, su ve şarap ücretleri birbirine çok yakın. Eğer yakalarsanız, karşınıza gelen bir sangria (meyveli soğuk şarap kokteyli) fırsatını da kaçırmayın.
Galiçya'nın meşhur ahtapotu

Ortalama Günlük Harcama: Tüm yiyecek ve içecek masraflarınız, günde minimum 5-6 Euro tutacaktır. Ancak seyahatten keyif almak isteyenler ve yerel yemeklerin tadına varacaklar günde ortalama 15-17 Euro harcayarak bu ihtiyaçlarını karşılayabilirken, restoranlarda tapas, lezzetli Arjantin biftekleri ve Galiçya'da meşhur olan deniz mahsüllerini bol miktarda tüketmek isteyenler günde 25-30 Euro'yu gözden çıkartmak zorunda.

18 Nisan 2015 Cumartesi

El Camino'da Kalacak Yerler

El Camino yollarında en çok görülen 3 işaret:
Sarı ok, deniz kabuğu ve albergue
Yorucu geçen bir günün ardından her peregrino (hacı) güzel bir uyku ister. Sabah 9'dan 3-4'e kadar yürüyüp, sonrasında alberguelerde kalmak, El Camino de Santiago'nun gelenekleri arasındadır.

Kelime anlamı hostel olan albergueleri, insanların bir arada, aynı odada, ranzalarda kalması olarak özetleyebiliriz. Aslında bir çok açıdan hostellere benzerler. Ortak duş ve tuvaletler, herkesin beraber kalması, ortak odanın lobi olması gibi.

Bazı alberqueler yeni yapılmış binalar olabildiği gibi, bazıları da gerçekten tarihidir. Bir anda kendinizi 11. yüzyılda kilise olarak kullanılan bir binada da bulabilir, eski zamanlarda hastane veya tiyatro binası olarak kullanılan bir yerde de kalabilirsiniz.

Fiyatları ise inanılmaz uygun. Donativo, yani gönlünüzden ne koparsa mantığı ile kalabileceğiniz albergueler var. Yine de 3-5 bir şeyler vermenizi isteyeceklerdir. Bu durumda taleplerini geri çevirmemenizi öneririm.

Roncesvalles'teki albergue
Normalde ise, gecelik ücretleri 5 Euro'dan başlayan albergueler, size yatak, sıcak duş, tuvalet, mutfak, bir çoğu internet ve bazıları sabah kahvaltısı da sağlarlar. Verdiğiniz ücretin yükselmesi ile doğru orantılı olarak hizmetin kalitesi de artmakta. Ayrıca çoğu albergue çamaşır ve kurutma makinesini de cüzi ücretler ile sağlamakta. Ortalama olarak gecelik 7-8 Euro'ya bütün El Camino yolculuğu boyunca kalabilirsiniz.

Ancak hostellerden ayrı olarak, uyulması gereken fazladan birkaç kural vardır. Her peregrino sabah erken saatlerde kalkıp yürüyüşüne başlayacağı için, bu hostellerde kapılar akşam saat 10 civarı kapanır, ışıklar da 10.30-11 arası kapanır. Böylelikle herkes ihtiyacı olan uykuyu almış olur ve sonraki günün yürüyüşüne kendini hazırlar. Herkes aynı uyku düzenine bir süre sonra alıştığından, toplu bir şekilde hareket etmek sizin için de güç olmayacaktır. Ayrıca yol boyunca yürüdüğünüz ayakkabı ile bu binalara giremezsiniz. Ayakkabılarınızı çıkartıp, girişte bırakmanız isteniyor. Sonrasında da terlikleriniz ile gezebilirsiniz.

Bu mekanlar genellikle sadece bir geceliğine kalmanıza müsaade ederler. Sonraki gün uğrayacak diğer peregrinoların da kalacak yere ihtiyacı vardır. Ayrıca, gün boyu yürümeye devam ederseniz, yer bulma sıkıntısı yaşayabilirsiniz. Bu yüzden en güzel alberque bulma saatleri 3-4 gibidir.

Yol boyunca bulunan yüzlerce alberqueden biri,
Tosantos, Burgos
Eğer tek başınıza, özel odanızda, kendi tuvalet ve duşunuz ile kalmak isterseniz, hem alberguelerde özel oda bulabilirsiniz, hem de yol boyu otellerde konaklayabilirsiniz. Ücretleri değişkenlik göstermekle beraber kişi başı gecelik 15 Euro'dan başlayıp yukarılara doğru çıkarlar.

Ayrıca, bazı peregrinolar yanlarında çadırları ile seyahat ederler. Bu konuda sizi uyarmam lazım ki, İspanya'da açık alanda çadır kurmak yasak. Ama yol boyunca bazı yerlerde çadır kamp alanları mevcut. Bazı oteller ve albergueler de bahçelerine çadır kurmanıza izin vermekte.

Avrupa'da Cüzdan Çaldırmak, Kaybetmek, Düşürmek

Avrupa'da cüzdan kaybetmek
Sadece Avrupa'da değil, Türkiye'de bile cüzdanınızı kaybetmek başınıza büyük dertler açar. Ancak kendi dilinizi konuştuğunuz insanların olduğu ve sistemin nasıl işlediğini bildiğiniz bir ülkede cüzdanınızı kaybetmek emin olun çok daha güzeldir.

Bankanızı ararsınız, kayıp-çalıntı bildiriminde bulunursunuz, kartlarınız iptal edilir. Polise gidip ifade verirsiniz, şanslıysanız cüzdanınız bulunur ve ehliyet, kimlik, öğrenci kartı gibi belgeleriniz de elinize geçer, bir yığın uğraşma derdinden kurtulursunuz. Bulunamazsa da devlet daireleri sizi bekler. Cüzdanın içindeki paranın üstüne de bir bardak soğuk su içtiğinizde, her şey tekrar yoluna girer.

Peki ya bu olay Avrupa'da başınıza gelirse?

Cüzdanınızı kaybetmeniz halinde başınıza gelebilecekleri anlatan bir anımdır bu yazı.

Avrupa'ya ilk seyahatimin dördüncü gününde Roma'dan Pisa'ya gittim. Her şey çok güzel, sabahın erken saatleri, etrafta kimse yok. Kule ile doyasıya fotoğraf çektirdim. Sonraki durağım trenle yarım saat süren Floransa. Trenden indim, bilet almak için biglietteriaya doğru ilerledim ve arkadaşımdan para istedim. Ancak ortada bir sorun vardı. Çantayı baş aşağı boşaltması ile ikimizin de kafasından kaynar suların boşalması bir oldu. Arkadaşımın cüzdanı yoktu!

İlk şoku atlatıp kendimizi toparladığımızda nerede kaybetmiş olabileceğini düşünmeye başladık ve en son Pisa Kulesi'nin yanındaki tuvaletlerde cüzdanını çıkarttığını hatırladık. Bir umut buluruz diye düşünüp ilk trenle geri döndük. Tuvalete gittik, etrafa bakındık, görevliye sorduk... Sonuç: Nafile.

Korktuğumuz başımıza gelmişti. Sistemini bilmediğimiz bir ülkedeydik ve ne yapacağımızı bilmiyorduk. Cüzdanda yaklaşık 25-30 Euro nakit, nüfus cüzdanı, birkaç fotoğraf ve not kağıtları vardı. Ancak önemli olan içindeki banka kartıydı... Daha önceki alışverişlerimizden gördüğümüz kadarıyla İtalya'da kart ile alışveriş yaparken 4 haneli pin kullanılmıyor, sadece fişe imza atıyordunuz. Cüzdanı bulan kişi, içindeki banka kartını alarak seyahat boyunca kullanacağımız bütün parayı bir anda boşaltabilirdi.

Yanımızda eski bir telefon vardı ve sim kartlarımız yanımızda değildi. Hemen bir telefon kartı alarak Türkiye'yi, bankamı aramaya çalıştım ama ankesörlü telefonu değil ben, kimse kullanmayı bilmiyordu. Gördüğüm ilk polise koşarak yardım istedim. Ne de olsa bir turizm polisi idi ve bana yardım edebilirdi. Ancak o da ne? İngilizce bilmiyordu. Birkaç kelime ile bana karakolu (carabinieri) tarif etti, orada yardım edebileceklerini söyledi.

Carabinieri'ye gittiğimde biraz daha fazla İngilizce bilen bir görevliye derdimi anlattım. Beni ifademi yazmaya zorladı, yetmedi ikinci kopyayı yazdırdı. Fotokopi makineleri yokmuş... Bunların hepsi vakit kaybıydı, biliyordum. Her an kartı bulan kişi içindeki parayı çekebilir ve bizim hayallerimizi bitirebilirdi.

O sırada polislerin yakın arkadaşı olduğunu anladığım biri ortaya çıktı. Kalıplı, güzel giyimli ve ağzında purosu ile gelen bu adam İngilizce biliyordu ve bana tercümanlık yaptı. Hatta polisleri uyararak süreci hızlandırmalarını sağladı. Yetmezmiş gibi kendi telefonunu bana uzattı ve bankamı aramamı söyledi. Hemen telefonu alıp bankayı aradım. Müşteri hizmetlerine hemen durumu bildirdim ama tam hatırlayamadığım bir nedenle kartı iptal edemediğini söyledi. Telefona gönderilmesi gereken bir kod vardı ve tahmin edin, yanımızda sim kartımız yoktu. Bana başka bir yol tarif etti ve bunu ancak ertesi gün yapabiliyordum. Ama bana hayatımda aldığım en güzel haberlerden birini vermişti. Kartı kullanan olmamıştı ve içindeki para olduğu gibi duruyordu. Teşekkür edip kapattım telefonu.

Pisa'daki polis istasyonu
"carabinieri"
Bana yardımcı olan adam, konsolosluk ile görüşmemi söyledi. Belki onlar bana yardımcı olabilirdi, yanındaki polise konsolosluğun numarasını sordu ve telefonu bana verdi. Ancak konsolosluk ile görüşmemden de bir sonuç alamamıştım. Bana sadece Roma'ya gelmem halinde bazı işlemlerin ardından biraz Euro verebileceklerini söylediler.

Kartın kullanılmamış olması bizi rahatlatsa da, kartı iptal ettirememek canımızı sıkmıştı. Her an biri kartı bulup dilediğini yapabilirdi. Polis beni birkaç gün içinde bilgilendireceklerini söyledi, ben de onlara bana hangi gün hangi otelden ulaşabileceklerinin bilgisini verdim.

Bana yardımcı olan adama teşekkür ederken, bana numarasını verdi ve bir ihtiyacımız olursa onu aramamızı söyledi. Kağıda adını da yazmıştı. Ve hala daha aklımda soru işaretleri yaratan yazıyı sonradan gördüm. Kağıtta "Ferrari" yazıyordu.

Artık Türkiye'de bankalar kapanmıştı ve biz de bütün günü telaş içinde sürüklenerek ve carabinieri'de derdimizi anlatmaya çalışarak geçirmiştik. Yapacak bir şey yoktu, biz de Floransa'ya, kalacağımız otele doğru tekrar yola çıktık. Ertesi gün ilk işimiz call center'a gidip bankayı aramak oldu. Tam hatırlamadığım birkaç işlem ve faksın ardından kart iptal olmuştu. İçindeki para olduğu gibi yerindeydi ve derin bir oh çekmiştik.

Parayı nasıl alabileceğimizi sorduğumda, şubelere giderek pasaport ile elden alabileceğimizi söyledi. Ancak yolumun üstündeki Paris şubesini söylemeyip beni Amsterdam'a yönlendirmesi başıma başka dertler açtı...

Kartlarınızı iptal ettirmeyi sakın unutmayın
Birkaç gün sonra polis bana hakikaten ulaştı. Venedik'te Plus Camp'ta kalırken lobideki adam benim arandığımı ve doğal olarak da cüzdanın bulunamadığını söyledi.

Amsterdam'daki bankaya ulaşana kadar harcamalarımızı kıstık. Yeri geldiğinde az yedik, yeri geldiğinde inanılmaz ucuz ve güzel bir kıyafetleri alamadık. Sadece benim hesabımda kalan para ile Amsterdam'a kadar idare ettik. Oysa ki Paris'teki şubeyi bilseydik hiç sıkıntımız olmayacaktı...

Amsterdam'daki ilk günümüzde otele yerleşip hemen banka şubesine gittik. Büyük bir plazanın üst katlarından birindeki ofiste, sadece şube yöneticilerinden Osman Bey vardı. İnanılmaz yardımcı oldu bize ancak yaşayacağımız son problem de burada karşımıza çıktı. Ramazan Bayramı başlamıştı ve Türkiye'de bankalar kapalıydı. Osman Bey bize parayı ancak iki gün sonra verebileceğini söylediğinde buruk bir sevinç ile oradan ayrılmıştık.

Cüzdanı kaybetmemizin üzerinden ancak 17 gün geçtiğinde istediğimize ulaşabilmiştik. Sonucu tabi deliler gibi alışveriş olmuştu. Eğer benim kadar uğraşmak istemiyorsanız, cüzdanınızı koruyun. Başınıza gelebilecekler konusunda sadece bir örnekti bu anlattıklarım.

O günden beri ders aldığım bazı konular var:

-Yanına sim kartını almayı sakın unutma.
-Bankana yurtdışına çıkacağını bildir.
-Paranı iki ayrı kartın içine koy.
-Herşeyini cüzdana koyma.
-Müşteri hizmetlerine asla güvenme, sen de araştır.
-İnternet bankasını sen kullansan da, yanındaki insanların da kullanması için zorla.

Özet: Cüzdanınızı kaybederseniz, üzerine sadece soğuk su için. Polis ile uğraşıp vakit kaybetmeye değmez.

Hakkımda

"Yapamadı"
Pisa Kulesi
İstanbul'da yaşayan, 23 yaşında, üniversitedeki 5. yılını okuyan, bir yandan da çalışan, hayat amaçlarını gerçekleştirip, dilediği gibi yaşamayı arzulayan yarı zamanlı blogger olarak özetleyebilirim kendimi.

Yaşamaktan keyif aldığım gibi, en mutlu olduğum anlarım, seyahlerde geçirdiğim zamanlardır. Düzenli olarak kendime hedefler belirleyip onları gerçekleştirmek adına elimden geleni yapabilirim. Maslov'un piramitinin en üst basamağı benim için yıllar sürecek bir dünya turudur.

Bazıları maymun iştahlı, aklı karışık, karar vermeyi bilemeyen biri olarak görebilir beni. Ama önümdeki bir yıldan sonrasını planlamak istemiyorum. Her günümün ayrı ayrı tadına varmayı tercih ediyorum. Her sene yapmak istediklerim de bu yüzden değişiyor. Yaşadığım her an, düşüncelerim, fikirlerim, amaçlarım tekrar baştan yazılıyor. Kim bilir, belki ileride bu yazıyı da güncellemek zorunda kalırım. En büyük amacım ise her zaman sabit, çok uzun sürecek bir yolculuk...

17 Nisan 2015 Cuma

Hadi Deyip Gitmek

İlk hedef, Manş Denizi, ileri...
Mont Saint-Michel, Fransa
Her şey üniversite ikinci sınıfta başladı... Bir dersin sunumundan dönerken, yolda arkadaşımın "Hadi Interrail yapalım." demesi hayatımı değiştirdi. O zamana kadar Avrupa'ya gitmek planlarımın arasında en son sıradaydı. Bir anda hadi gidelim dememin beni bugünlere getireceğini aklımdan bile geçirmezdim. Ancak ortada bir sorun vardı. Daha önce Interrail yapanlardan da duyduğum bir sözü aktardım o sırada. "Interrail'e 100 kişi gitmek ister, sadece 1'i gider." Nitekim de öyle oldu. Bir süre planlama yaptığım arkadaşım benimle gelmedi. Kararlıydım, amacımı belirlemiştim, tek başıma olsam bile gitmeliydim. O sırada benimle gelmek isteyen insanın hayatımda şimdiye kadar sahip olduğum en iyi yolculuk arkadaşı ve uzunca bir süre kız arkadaşım olacağını da düşünmezdim.

Birlikte geçirdiğimiz güzel Avrupa günlerinin ardından ikimiz de bir boşluğa düşmüştük. Bir anda ortaya çıkan "hadi yapalım" sözü, hayatımı ikinci kere değiştirdi. Kendimi yine uçağa binerken bulmuştum. Her anını doyasıya yaşayacağım bir çalışma kampı ve Interrail seyahati daha olacaktı benim için.

Döndükten sonra tam anlamı ile gezmeye bağımlı olmuştum. Yeni yerler görmek, insanlar tanımak, bir şeyler başarma duygusu tamamen etrafımı sarmıştı.

İkinci seyahatimden sadece birkaç ay sonra hadi dememe bile gerek kalmamıştı. Bu sefer sadece gidiyoruz demek bizi sadece beş günlüğüne de olsa yine Avrupa'ya sürüklemişti.

Algerri, Lleida, İspanya
Ama maalesef artık vakit gelmişti. Her öğrenci, üniversite hayatı boyunca tecrübe edinmek için çalışır, ben ise asla pişman olmayacağım seyahatlerde geçirmiştim vaktimi. Tüm arkadaşlarımda staj tecrübeleri, kurslar, sertifikalar varken, bende üç adet vize vardı. Olanlar olmuş, okulum da uzamıştı zaten. Artık zamanı geldiği için üniversitedeki 4. yazımı çalışarak geçirmek zorunda kalmıştım. En yakın arkadaşım, yol partnerim, kız arkadaşımdan da bu süreçte ayrıldım.

Ama, üniversitede bana öğretilen bir söz vardı. "Bir girişimci, kaosun içindeki fırsatı görüp, bu durumdan faydalanabilen kişidir." Hayatım bir kere daha değişmişti. Yıllardır hadi diyemediğim bir seyahat vardı ortada... El Camino de Santiago. Kız arkadaşım bu yolu yürüyemezdi, ama artık o yoktu. Okuldan mezun olmak üzereydim, son kez öğrenci vizesi alabilecektim. Tam zamanıydı, bunu yapmalıydım.

İşte bugünlere böyle geldim... Bir kere daha "Hadi, ne duruyorsun, git!" diyorum kendime. Ne olacak bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Çünkü hissediyorum ki, attığım her adım, aldığım her nefes, gördüğüm her insan beni mutlu edecek.

15 Nisan 2015 Çarşamba

Islas Cies

Islas Cies haritası
Şehir rehberlerimi anlatmaya Islas Cies ile başlamak istiyorum. Hayatımda bulunmak istediğim ancak daha göremediğim yerlerin başında geliyor Cies Adası. Hani bir klişe vardır, şehrin kalabalığından, gürültüsünden kaçmak diye. Islas Cies size bunu vaat ediyor.

Yapılan her en güzel plajlar listesinde, en üst sıralarda yer alması ve diğer plajlardan daha az bilinir, egzotik ve ucuz olması ile, hayalleri süsleyecek bir tatili size sunuyor.

Nerede bu Islas Cies? İspanya'nın en Batı'sında, Vigo şehrinin açıklarında olan ada, Atlas Okyanusu'nun içindedir.

Nasıl gidilir? Islas Cies'e gitmek için tek yol, feribotu kullanmak. Üç ayrı feribot şirketi adaya seferler düzenliyor. En büyüğü Vigo şehri olmak üzere, farklı duraklardan yolcu alarak, adaya doğru yola çıkıyor. Yaklaşık yarım saat süren yolun ardından adaya varmış oluyorsunuz.

Plajlar nasıl? Fotoğraflarda da görebileceğiniz gibi boylu boyunca uzanan bir plaj var. Saatlerce sahilde uzanıp güneşin tadına varırken, bir yandan da okyanusa girerek ferahlayabilirsiniz. Ayrıca, adada çıplaklar için de özel bir plaj bulunmakta.


Islas Cies plajı
Adada ne yapılır? sahili kadar, yüksek bölgeleri de size inanılmaz güzel manzaralar sunuyor. Adada dolaşmak isteyenler için özel olarak oluşturulmuş bir yürüyüş parkuru var. Ayrıca kamp alanının yanında, bir de barı bulunmakta.

Ne yenir? Bu konudaki tek seçenek barın menüsü ile kısıtlı. Ancak her ziyaretçi adaya gelmeden önce yanında bol miktarda yiyecek ve içecek getiriyor. Siz de ucuza aldığınız yiyecekleri adaya getirip yiyebilirsiniz. Ayrıca kamp tüpü ile yemek yapmanıza izin veriyorlar. Yedek tüpleri de kamptan alabilirsiniz. Bunun haricinde ateş yakmak ve mangalın üzerinde köfte-kanat yapmak maalesef yasak.

Nerede kalınır? Adanın doğal koruma alanı olmasından dolayı, bina yapılma izni yok. Ancak bir adet çadır kamp bulunmakta. İsterseniz kendi çadırımızı götürebilir, isterseniz de adada çadır kiralayabilirsiniz. Gece kalmak istiyorsanız tek şansınız bu kampa rezervasyon yaptırmak. Sahilde uyurum ben diye düşünenler olabilir. Ancak feribota binerken kampa rezervasyonunuz bulunuyor mu diye kontrol ediliyor.
Camping Islas Cies

Kamp ücretleri ne kadar? Eğer kendi çadırınızı götürecekseniz, yoğun sezonda, kişi başı gecelik 20 Euro'ya kalabilirsiniz. Ancak yanınızda çadır yoksa ücretler bir anda tavan yapıyor. Tek kişi bile olsanız iki kişilik ücret alınıyor ve rezervasyonlar en az iki geceden başlıyor.
Fiyat da bir anda 100 Euro'ya tırmanıyor. Ücretin yarısı rezervasyon sırasında alınırken, kalan yarısını adaya vardığınızda ödeyebilirsiniz.

Feribot ne kadar, ne zaman kalkar? bahar aylarından başlayarak, sezonun bittiği sonbahar ortalarına kadar adaya sefer bulabilirsiniz. Biletler gidiş-dönüş olarak satılıyor ve gittiğiniz zamana bağlı olarak, 10 ila 18.5 Euro arasında değişkenlik gösteriyor. Sabahtan akşama kadar her saat giden bir feribot bulabilirsiniz.

Diğer feribot kuralları: Biletinizi önceden, internetten almanız sizin için büyük avantaj. Yoğun sezonda bilet yer konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz uyarısı yapılmakta. Ayrıca adada gece konaklayacaksanız eğer, çadır kampın rezervasyonunu da göstermeniz gerekmekte.

Adanın tepelerinden çekilmiş bir fotoğraf
Adanın diğer önemli detayları:

Sadece belirli aylarda kullanıma açık olan adada, yoğun sezonda ziyaretçi akınına izin vermemek için, günlük maksimum 2000 kişi sınırı bulunuyor.

Adada elektrik bulunmamakta. Bu yüzden kampçıların gelmeden önce yanlarında fener getirmeleri gerekiyor. Ancak güneş enerjisinden elde edilen elektrik ile telefonlarınızı, kameralarınızın pilini barda ücretsiz olarak şarj edebiliyorsunuz.

Diğer detay ise, adada çöp atmak için bir yer bulunmuyor. Her ziyaretçi, kaldığı süre boyunca çöplerini biriktirip, ana karaya geri götürmeleri gerekiyor.

Bu üç önemli noktadan dolayı, ada her zaman korunmuş olarak kalıyor ve doğal güzelliklerini sonraki ziyaretçilerine saklayabiliyor.

Google Maps Kullanmak

Google Maps kullanmak
seyahatlerde çok fayda sağlar
Gidilecek şehirlerin nasıl olduğunu, nerelere gitmek gerektiğini araştırırken haritalardan hepimiz faydalanırız. Google Maps'in bu aşamada çok yardımı dokunur.

Seyahatlerime çıkmadan önce gideceğim yerleri öncelikle Google Maps'ten bakmak bana gittiğimde çok zaman ve para kazandırdı. Nasıl mı? Şehirlerin krokilerini görüp hangi gün nerelere gitmek istediğimi belirledim ve bu şekilde birbirine yürüme mesafesinde olan, hiç değilse bir otobüs ile gidebileceğim yerleri kümeleyerek günlük planlarımı oluşturdum.

Sadece bununla da kalmayarak, otellerimin krokilerini yazdırmak, bana gittiğim zaman hangi yöne gideceğim acaba sorununu yaşamadım. Maps'in en küçük sokağı bile göstermesi, çok işime yaradı.

Google Maps'in en güzel özelliği ise, Street View modudur. Ülkemiz için bu özellik daha devrede olmasa da, Avrupa'da, özellikle şehir merkezlerinde her sokağı sadece kuşbakışı olarak değil, birinci gözden görebilirsiniz. Bu şekilde seyahatinizi planlarken, ziyaret etmek istediğiniz yerlerin nasıl olduğunu görebilir, planlamanızı buna göre yapabilirsiniz.

Street Wiew ile aldığım bir ekran görüntüsü, Colosseum-Roma
Street View'i kullanabileceğiniz yerler sadece bununla da kalmıyor. Binmek istediğiniz otobüsün ilk durağı ve inmek istediğiniz durağın nerede olduğunu görebilir, metro istasyonunun girişinin nereden olduğunu anlayabilir, otelinize varmak için gitmeniz gereken yolu birinci gözden görüp, kaybolma ihtimalinizi ortadan kaldırabilirsiniz.

Maps'in sunduğu diğer özellik, yol tarifi modudur. Bir yerden bir yere giderken en kısa rotayı, araba, otobüs, metro, bisiklet, uçak hatta yürüme yolunu da hesaplayarak size bir rota oluşturur. Ayrıca, linkte de görebileceğiniz gibi rotalar oluşturarak, seyahat duraklarınızın krokisini çizebilirsiniz.

9 Nisan 2015 Perşembe

Avrupa'da Şarap Deneyimlerim

Purro ile olan imtihanım. Yine de
dökmeden içebildim
Şarap her zaman keyifle içtiğim bir içki olmuştur. Çok fazla bilgim olmamasına rağmen, deneyimlerimin de verdiği etkiyle biraz olsun güzel şaraptan anlıyorum. Önceki yıllarda benim için sadece ucuz olması önemliyken, sonradan tadı ve içimi ön plana çıktı. Hafif içimli, lezzetli şarap arayışlarım, Avrupa'da tavan yaptı. Ve bu yazımda sizlere bazı anılarımı anlatacağım.

İtalya'nın Ligurya bölgesinde, Savona adlı şehirde kalırken, markette bir anda şarap raflarının arasında buldum kendimi. O zamanlarda paramın yeterli olmaması nedeniyle fiyatı benim için önemliydi ve üzümlerin türleri hakkında bir bilgim yoktu. En sonunda raftan 3 Euro'ya bir Merlot aldım. Bu üzüm ile ilk tanışmam da böyle oldu. Ligurya Denizi'ne sıfır olan çadırımın önünde, güneş batarken içtiğim 3 Euro'luk şarabın hayatımda içtiğim en güzel şarap olduğunu söyleyebilirim.

İspanya'nın Katalonya bölgesinde, Villanova de la Sal isminde bir köydeydim. Köyün toplanma alanı olan bara gittiğimizde, bize yerel üzümlerden yapılmış, el yapımı bir şarap ikram ettiler. Kendi özel sürahisinde önüme konuldu ki, direkt ondan içmem gerekiyordu. Bizdeki ibriğe benzeyen bu sürahinin adının purro olduğunu ve nasıl içmem gerektiğini bana anlattılar. Geleneksel içim yöntemi ve lezzetiyle bu yerel şarabın tadı hala damağımdadır.

Şarap ve keçi peyniri
Bordeaux'a gidip şarap içmemek olmaz diyerek bir şişe şarap aldım. Bu şişeyi yanımda Paris'e kadar götürdüm ve Couchsurfing vasıtasıyla evinde kaldığım kişi ile beraber Eiffel Kulesi'nin altındaki çimlerde bu güzel Cabernet-Merlot karışımını tatmış oldum. Beklentimin yüksek olmasından ya da aradığım şarabı bulamamış olmamdan dolayı, tam aradığım kalitede olmasa da, bulunduğum yer ve aramızdaki muhabbet ile ayrı bir keyif almıştım.

Mont St. Michel'e yakın bir Fransız köyü olan Jullouville'deydim. Evinde kaldığım insan beni arkadaşlarının da bulunduğu bir partiye davet etti. Raclette ile tanışmam da bu şekilde oldu. Çeşitliettürlerinin ve peynirlerin birleşmesi ile beraber güzel bir şarap ikram edildi. Erimiş Raclette peyniri ile içilen kırmızı şarap ikilisini kesinlikle öneririm.

Amsterdam'da ise şarabı, keçi peyniri ile beraber deneme fırsatım oldu. Yemeğin öncesinde ikram edilen şarap, yanında keçi peyniri ve özel bir peynir türü ile yapılmış salata, hoş bir birleşim oldu.

Ülkemizde de zaman zaman büyük marketlerde gördüğüm Rose şarabını çeşitli yerlerde denedim. İçimi rahat olan Rose, güzel kokusu, hafif gazlı içeceği andırması ve damakta bıraktığı hoş tat ile beraber güzel anlarınızda keyifle içilebilecek bir şarap türüdür. Özellikle bayanların hoşuna gideceğine eminim.

La Rioja üzüm bağları
Bu yaz El Camino yolumun üzerinde, şarap kültürünün çok gelişmiş olduğu ve ucu bucağı belli olmayan bağların bulunduğu İspanya'nın La Rioja bölgesinden geçeceğim. Yaşayacağım deneyimleri de başka bir yazıda anlatmayı düşünüyorum.

7 Nisan 2015 Salı

Ucuz Uçak Bileti Almak

Seyahat masraflarındaki en büyük kalemlerden biri uçak biletidir. İşte size insanın belini büken fiyatlardan kurtulmak için birkaç yöntem:

Bedava uçak bileti almanın yolu
1) Bedava bilet: Pegasus'un inanılmaz hizmeti. Bazı zaman aralıklarında yaptıkları kampanyalar ile, kredi kartı alana tüm uçuşlarında geçerli tek yön bedava uçak bileti veriyorlar. 620 Lira değerindeki İstanbul-Madrid uçuşumu bedavaya geldi, size de kampanyayı yakalarsanız, faydalanmanızı öneririm.

2) Seyahat planınızı uçağa göre yapın: Biletin en ucuz olduğu tarihleri görüp ona göre seyahat etmeniz paranızın cebinizde kalmasının ilk adımı.

3) Salı veya Perşembe uçun: Yapılan araştırmalar en ucuz biletlerin Salı ve Perşembe olduğunu gösteriyor. Haftasonu uçuşlarında ise fiyatlar aşırı pahalı.

4) Gece uçuşları: Gündüz gidip günün yarısını boşa geçirmektense, gece vakti uçarak, üzerinden geçilen şehirlerin ışıklarına bakmak çok daha keyiflidir. Ayrıca uçağınız erken inse bile kalacak yer masrafınız yok. Havalimanında sabahlayabilirsiniz.

5) Ucuz havayolları: Türkiye'deki en ucuz biletleri Pegasus'tan bulabileceğiniz bir gerçek. İstanbul'da Atatürk'ten uçmadınız da Sabiha'dan uçtunuz, ne fark eder ki?

6) Aktarmalı uçuşlar: Bazı durumlarda aktarmalı uçuşlar daha ucuz olabiliyor. Örneğin UIA ile Kiev'den, ya da Aegean ile Atina'dan aktarma yapabilirsiniz.

Ucuz biletin iki adresi: Vueling ve Ryanair
7) Bileti erkenden alın: Uçuşunuzdan aylar önce rezervasyonunuzu yaparsanız eğer fiyatların daha uygun olduğunu göreceksiniz. Ama bunun için de detaylı planlanmış bir takvime ihtiyacınız var.

8) Yurtdışında uçuşlar: Avrupa'da ülkeden bir ülkeden diğerine mi uçacaksınız? Ryanair ve Vueling gibi ucuz havayolları kollarını açmış sizi bekliyor. 10 Euro'ya bile bilet bulabilirsiniz.

9) Uçuş puanları, milleri: Kredi kartı kullanıyorsanız eğer, uçuş puanı kazandıran bir kart kullanın. Ben Pegasus Plus kart kullanıyorum, alışverişimde, online check in yaptığımda ve uçuşumu işlettiğimde bana az da olsa puan veriyor. Biriken puanlarla daha geçtiğimiz hafta yaz sezonu Amsterdam-İstanbul uçağını 170 Lira'ya aldım.

Bilet aramak için en güzel site: Skyscanner
10) Sezonsal indirimler: Bazı havayolları, ayın şu günü al, bir bilet de benden, Ya da, %50 indirim senin olsun gibi kampanyalar yapıyor. Bu fırsatları kovalayarak masrafları kısabilirsiniz.

11) Bilet tarama siteleri: Bütün havayollarının bir arada bulunduğu bir siteler arasında benim önerim; Skyscanner. Seçtiğiniz tarihlerde, gideceğiniz şehirdeki bütün uçuşları size sıralar, alternatif yolları da söyler. Size de ucuz bileti almak kalır.

12) İndirim kodları: Uçak bileti alabileceğiniz bazı siteler, internette indirim kodu yayınlayarak, alacağınız bilete güzel bir indirim yaparlar. Size düşen ise, sadece kodu kullanmak.



13) Çerezler: Havayolu şirketleri ufak bir uyanıklık ile fiyatlarını arttırıyorlar. Bir havayolu şirketinin internet sitesine girdiğinizde, o sitenin çerezlerini tarayıcınıza kabul etmiş oluyorsunuz. Diyelim ki fiyatları kontrol ettiniz ve sayfayı kapattınız, yenilediniz ya da otomatik olarak sayfa kendini yeniledi. Fiyatların bir anda artmış olduğunu göreceksiniz. Tüh, ucuz bileti kaçırdım diye düşünebilirsiniz. Oysa ki durum böyle değil... Tarayıcı ayarlarınızdan tüm veya o siteye ait çerezleri kaldırıp tekrar aradığınız anda fiyatların düştüğünü göreceksiniz. Kendim de test ettim, gerçekten işe yarıyor.

6 Nisan 2015 Pazartesi

Avrupa'da Bedava Otobüs-Tramvay

Amsterdam tramvayı
Bedava ulaşım mı istiyorsunuz? İşte size fırsat. Otobüsler ve tramvaylar sizi bekliyor.

Şehir içi ulaşım hatlarında, bizdeki gibi otobüse bindiğin anda, ya da tramvay için turnikede kartını basacaksın, ya da bilet kullanacaksın diye bir sistem yok. İstediğiniz kapıdan binebiliyorsunuz ve içeride bulunan cihazlara biletinizi işletiyorsunuz. Tabi bilet kullanıp kullanmamak size kalmış.

İneceğiniz yere kadar ben çaktırmadan kaçak gideceğim demek en doğal hakkınız. Bedava gitmenin keyfini süreceğinizi sanıyorsanız, büyük bir risk de almış oluyorsunuz. Bir anda içeri giren bilet kontrol görevlisini görürseniz anlayın ki, ceza sizi bekliyor. Biletsiz bütün yolcuları tespit eden bu abilerimiz, otobüsten indirip pasaport bilgilerinizi alarak size ceza kesiyor. Tam miktarı bilmesem de, 50 Euro civarı para ödemeye hazır olun.

Tabi bu cezayı ödemek de size kalmış. Kimse size gelip de cezanızı ödeyin demeyecek ama, sonraki vize işlemlerinizde sıkıntı çıkaracağı kesin.

Farklı şehirlerden topladığım otobüs biletleri
Görevlilerin ne zaman geleceğini bilemediğiniz gibi, bindiklerinde de birkaç kişi birlikte gelip kontrol ediyorlar ve kaçma ihtimaliniz çok azalıyor. Bu durumda bir ihtimal sizi kurtaracak bir yöntem söyleyeceğim size. Her gittiğiniz şehirden bir bilet alın. Bu bileti de son bineceğiniz otobüse, tramvaya kadar kullanmayın. Görevli gelirse eğer, basmadığınız bileti gösterin, biletin kullanılmadığını size izah ederken, turist olduğunuzu, sistemi bilmediğinizi, bilet almayı yeterli sandığınızı söyleyin. Eğer insafa gelirse yırttınız.

Bir çok sefer ben de bu yöntemi kullandım. Ancak sadece bir sefer denetime denk geldim, onda da şehirden zaten ayrılıyorum diye otobüse binince biletimi kullanmıştım. Görevli kontrol ederken gururla kullandığım biletimi gösterdim. Biletlerin fazlalığına bakmayın, en az 25 kere bilet kullanmadan araç kullanmışımdır.

4 Nisan 2015 Cumartesi

Plus Hostels - Camping

Interrail'in en büyük masraflarından biri kuşkusuz kalacak yer. Gün boyu şehirler, trenler, yeni maceralar demeden gezip akşam olduğu zaman kalacak yer konusunda hepimiz sıkıntı çekmişizdir. Hem ucuz olması, hem de şehire yakın olması en büyük talep ancak, her zaman bulunamıyor.

Venedik'teki Plus Camping
Bu durumda size en ucuzundan bir önerim olacak. Plus Camping, hem ucuz olması, hem şehirlere yakın olması, hem de etrafınızda sürekli sizin gibi backpackerların olması nedeniyle inanılmaz güzel bir fırsat sunuyor. Gece başına 8 Euro'dan başlayan fiyatlarla kalabilirsiniz ki, en pahalı fiyatı bile kişi başı 20 Euro'yu geçmiyor. Bu bahsettiğim fiyatlar yaz zamanı en yoğun olduğu süreler için geçerli bu arada.

Üstelik dahası da var. Interrail biletinizi gösterdiğinizde %10 indirim yapıyorlar.

Nerede bu Plus Camping? Tam da Interrail rotası üzerinde açmışlar otelleri. Roma, Floransa, Venedik, Prag ve Berlin'de bulabilirsiniz.

Ben hangilerinde kaldım? Roma'da, Floransa'da ve Venedik'te toplam 6 gece kaldım.

Oda seçenekleri? Çadır, bungalow ya da otelde, başkaları ile veya özel odada kalabilirsiniz.

Resimdeki biraz abartı olsa da,
Plus Camping partileri böyle oluyor diyebilirim
Havuz? Her otelin havuzu var. Ama en güzeli kesinlikle Venedik'teki.

Şehre uzaklık? Kaldığım üç kampta da 20-30 dakika içinde şehir merkezindeydim.

Bar-Market? Ne isterseniz. Ayrıca çok da pahalı değil.

Gece partileri? Haftanın belirli günleri temalı partiler var. Giysi olarak çarşaflarını beline dolayan insanlar görürseniz şaşırmayın, Antik Roma temalı partidir.

Başkaları ile tanışma imkanı? Barın önünde oturmuş birbirini hiç tanımayan insanların sabaha kadar içerek "i have never ever" oynadıklarını görebilirsiniz. Ben şahsen odamın önünde yatmadan bir-iki bardak viski içerken bir anda sarhoş bir Finli, iki Alman ve bir Meksikalı ile saatler sürecek bir muhabbete başlamıştım.

Plus Camping Çadırları
Çadırlar nasıl? Sanırım bunu en güzel anlatacak olan, yine bir resim oluyor. Bütün çadırlar aynı özelliklere sahip. Ancak şimdiden demeliyim ki, biraz sıcak olabiliyor öğlen zamanı. Sıcaklığı kıyafet ile oranlayabilirsiniz.

Bungalowlar nasıl? İçinde klima ve buzdolabı var daha ne olsun. Kendi özel tuvaleti ve duşu da var.

Hal böyle olunca hiç düşünmeden rota üzerindeki her şehirde Plus Camping'leri düşünebilirsiniz. Sloganlarının (People Like US) hakkını sonuna kadar veriyorlar.