18 Nisan 2015 Cumartesi

Avrupa'da Cüzdan Çaldırmak, Kaybetmek, Düşürmek

Avrupa'da cüzdan kaybetmek
Sadece Avrupa'da değil, Türkiye'de bile cüzdanınızı kaybetmek başınıza büyük dertler açar. Ancak kendi dilinizi konuştuğunuz insanların olduğu ve sistemin nasıl işlediğini bildiğiniz bir ülkede cüzdanınızı kaybetmek emin olun çok daha güzeldir.

Bankanızı ararsınız, kayıp-çalıntı bildiriminde bulunursunuz, kartlarınız iptal edilir. Polise gidip ifade verirsiniz, şanslıysanız cüzdanınız bulunur ve ehliyet, kimlik, öğrenci kartı gibi belgeleriniz de elinize geçer, bir yığın uğraşma derdinden kurtulursunuz. Bulunamazsa da devlet daireleri sizi bekler. Cüzdanın içindeki paranın üstüne de bir bardak soğuk su içtiğinizde, her şey tekrar yoluna girer.

Peki ya bu olay Avrupa'da başınıza gelirse?

Cüzdanınızı kaybetmeniz halinde başınıza gelebilecekleri anlatan bir anımdır bu yazı.

Avrupa'ya ilk seyahatimin dördüncü gününde Roma'dan Pisa'ya gittim. Her şey çok güzel, sabahın erken saatleri, etrafta kimse yok. Kule ile doyasıya fotoğraf çektirdim. Sonraki durağım trenle yarım saat süren Floransa. Trenden indim, bilet almak için biglietteriaya doğru ilerledim ve arkadaşımdan para istedim. Ancak ortada bir sorun vardı. Çantayı baş aşağı boşaltması ile ikimizin de kafasından kaynar suların boşalması bir oldu. Arkadaşımın cüzdanı yoktu!

İlk şoku atlatıp kendimizi toparladığımızda nerede kaybetmiş olabileceğini düşünmeye başladık ve en son Pisa Kulesi'nin yanındaki tuvaletlerde cüzdanını çıkarttığını hatırladık. Bir umut buluruz diye düşünüp ilk trenle geri döndük. Tuvalete gittik, etrafa bakındık, görevliye sorduk... Sonuç: Nafile.

Korktuğumuz başımıza gelmişti. Sistemini bilmediğimiz bir ülkedeydik ve ne yapacağımızı bilmiyorduk. Cüzdanda yaklaşık 25-30 Euro nakit, nüfus cüzdanı, birkaç fotoğraf ve not kağıtları vardı. Ancak önemli olan içindeki banka kartıydı... Daha önceki alışverişlerimizden gördüğümüz kadarıyla İtalya'da kart ile alışveriş yaparken 4 haneli pin kullanılmıyor, sadece fişe imza atıyordunuz. Cüzdanı bulan kişi, içindeki banka kartını alarak seyahat boyunca kullanacağımız bütün parayı bir anda boşaltabilirdi.

Yanımızda eski bir telefon vardı ve sim kartlarımız yanımızda değildi. Hemen bir telefon kartı alarak Türkiye'yi, bankamı aramaya çalıştım ama ankesörlü telefonu değil ben, kimse kullanmayı bilmiyordu. Gördüğüm ilk polise koşarak yardım istedim. Ne de olsa bir turizm polisi idi ve bana yardım edebilirdi. Ancak o da ne? İngilizce bilmiyordu. Birkaç kelime ile bana karakolu (carabinieri) tarif etti, orada yardım edebileceklerini söyledi.

Carabinieri'ye gittiğimde biraz daha fazla İngilizce bilen bir görevliye derdimi anlattım. Beni ifademi yazmaya zorladı, yetmedi ikinci kopyayı yazdırdı. Fotokopi makineleri yokmuş... Bunların hepsi vakit kaybıydı, biliyordum. Her an kartı bulan kişi içindeki parayı çekebilir ve bizim hayallerimizi bitirebilirdi.

O sırada polislerin yakın arkadaşı olduğunu anladığım biri ortaya çıktı. Kalıplı, güzel giyimli ve ağzında purosu ile gelen bu adam İngilizce biliyordu ve bana tercümanlık yaptı. Hatta polisleri uyararak süreci hızlandırmalarını sağladı. Yetmezmiş gibi kendi telefonunu bana uzattı ve bankamı aramamı söyledi. Hemen telefonu alıp bankayı aradım. Müşteri hizmetlerine hemen durumu bildirdim ama tam hatırlayamadığım bir nedenle kartı iptal edemediğini söyledi. Telefona gönderilmesi gereken bir kod vardı ve tahmin edin, yanımızda sim kartımız yoktu. Bana başka bir yol tarif etti ve bunu ancak ertesi gün yapabiliyordum. Ama bana hayatımda aldığım en güzel haberlerden birini vermişti. Kartı kullanan olmamıştı ve içindeki para olduğu gibi duruyordu. Teşekkür edip kapattım telefonu.

Pisa'daki polis istasyonu
"carabinieri"
Bana yardımcı olan adam, konsolosluk ile görüşmemi söyledi. Belki onlar bana yardımcı olabilirdi, yanındaki polise konsolosluğun numarasını sordu ve telefonu bana verdi. Ancak konsolosluk ile görüşmemden de bir sonuç alamamıştım. Bana sadece Roma'ya gelmem halinde bazı işlemlerin ardından biraz Euro verebileceklerini söylediler.

Kartın kullanılmamış olması bizi rahatlatsa da, kartı iptal ettirememek canımızı sıkmıştı. Her an biri kartı bulup dilediğini yapabilirdi. Polis beni birkaç gün içinde bilgilendireceklerini söyledi, ben de onlara bana hangi gün hangi otelden ulaşabileceklerinin bilgisini verdim.

Bana yardımcı olan adama teşekkür ederken, bana numarasını verdi ve bir ihtiyacımız olursa onu aramamızı söyledi. Kağıda adını da yazmıştı. Ve hala daha aklımda soru işaretleri yaratan yazıyı sonradan gördüm. Kağıtta "Ferrari" yazıyordu.

Artık Türkiye'de bankalar kapanmıştı ve biz de bütün günü telaş içinde sürüklenerek ve carabinieri'de derdimizi anlatmaya çalışarak geçirmiştik. Yapacak bir şey yoktu, biz de Floransa'ya, kalacağımız otele doğru tekrar yola çıktık. Ertesi gün ilk işimiz call center'a gidip bankayı aramak oldu. Tam hatırlamadığım birkaç işlem ve faksın ardından kart iptal olmuştu. İçindeki para olduğu gibi yerindeydi ve derin bir oh çekmiştik.

Parayı nasıl alabileceğimizi sorduğumda, şubelere giderek pasaport ile elden alabileceğimizi söyledi. Ancak yolumun üstündeki Paris şubesini söylemeyip beni Amsterdam'a yönlendirmesi başıma başka dertler açtı...

Kartlarınızı iptal ettirmeyi sakın unutmayın
Birkaç gün sonra polis bana hakikaten ulaştı. Venedik'te Plus Camp'ta kalırken lobideki adam benim arandığımı ve doğal olarak da cüzdanın bulunamadığını söyledi.

Amsterdam'daki bankaya ulaşana kadar harcamalarımızı kıstık. Yeri geldiğinde az yedik, yeri geldiğinde inanılmaz ucuz ve güzel bir kıyafetleri alamadık. Sadece benim hesabımda kalan para ile Amsterdam'a kadar idare ettik. Oysa ki Paris'teki şubeyi bilseydik hiç sıkıntımız olmayacaktı...

Amsterdam'daki ilk günümüzde otele yerleşip hemen banka şubesine gittik. Büyük bir plazanın üst katlarından birindeki ofiste, sadece şube yöneticilerinden Osman Bey vardı. İnanılmaz yardımcı oldu bize ancak yaşayacağımız son problem de burada karşımıza çıktı. Ramazan Bayramı başlamıştı ve Türkiye'de bankalar kapalıydı. Osman Bey bize parayı ancak iki gün sonra verebileceğini söylediğinde buruk bir sevinç ile oradan ayrılmıştık.

Cüzdanı kaybetmemizin üzerinden ancak 17 gün geçtiğinde istediğimize ulaşabilmiştik. Sonucu tabi deliler gibi alışveriş olmuştu. Eğer benim kadar uğraşmak istemiyorsanız, cüzdanınızı koruyun. Başınıza gelebilecekler konusunda sadece bir örnekti bu anlattıklarım.

O günden beri ders aldığım bazı konular var:

-Yanına sim kartını almayı sakın unutma.
-Bankana yurtdışına çıkacağını bildir.
-Paranı iki ayrı kartın içine koy.
-Herşeyini cüzdana koyma.
-Müşteri hizmetlerine asla güvenme, sen de araştır.
-İnternet bankasını sen kullansan da, yanındaki insanların da kullanması için zorla.

Özet: Cüzdanınızı kaybederseniz, üzerine sadece soğuk su için. Polis ile uğraşıp vakit kaybetmeye değmez.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder