12 Temmuz 2015 Pazar

Hayal Etmek Seyahatin Yarısıdır

El Camino de Santiago
Her şey 2012 yılının bahar aylarında başladı. İlk Interrail seyahatim için araştırma yaparken bana hayatımdaki en büyük amacı öğreten film ile karşılaştım: The Way.

El Camino de Santiago'nun ne olduğunu bu film sayesinde öğrendim. O günden beri sürekli olarak aklımın bir köşesinde bu seyahati yapmak vardı. Hatta en yakın tanıdıklarıma da aynı şeyi tekrarlıyordum, "30 yaşıma gelmeden Camino'yu yürüyeceğim."

Bu yolu öğrendiğimden beri üç büyük Avrupa seyahatine çıkmıştım. Ancak Camino konusunda içimdeki istek asla azalmadı. 2015'in Ocak ayında bir kez daha kendime "Hadi, ne duruyorsun? Git!" dedim.

Hayal etmek gerçekten bir seyahatin yarısı. Tüm Ocak, Şubat ve Mart aylarımı araştırarak geçirdim. Sonra ortada yanlış bir şey olduğunu fark ettim. Tahmin ettiğimden bile az Türk, El Camino'ya gitmişti. Gidenlerin de internete koyduğu bilgi inanılmaz kısıtlıydı... Kolları sıvamanın vakti gelmişti.

Yıllardır edindiğim deneyimlerimi, anılarımı ve bilgilerimi paylaşmak istiyordum. Camino de Santiago konusunda da genel geçer bir bilgi kaynağı oluşturup benden sonra yapacaklara yardımcı olmak istiyordum. Üstelik çalıştığım işimde de blog yazarları ile ilgilendiğimden, neyi, nasıl yapmam gerektiğini de biliyordum.

Mart'ın ortasında böylelikle Ucuz Yoldan Avrupa doğdu. Mart'tan Temmuz'a kadar elimden geldiğince her türlü bilgiyi size aktarmaya çalıştım. Gururla söyleyebilirim ki, bu blog, internette Türkçe olarak El Camino de Santiago konusunda en çok bilgi sunan kaynak oldu. Yine de daha yazamadığım o kadar çok detay var ki...

Bu süreç içinde üniversiteyi bitirdim, işimden istifa ettim, belki de bir daha karşıma çıkamayacak kadar güzel iş tekliflerini erteledim. Pasaportumu, uçak biletimi, vizemi aldım. Hayallerimdeki kadına belki de bir daha görememek üzere veda ettim. Amaçlarımı da yanıma alıp gidiyorum. Belki de sadece gitmek gerekir bazen... Dönünce ne yapacağımı bilmiyorum, bilmek de istemiyorum açıkçası.

13 Temmuz Pazartesi günü yola çıkıyorum. Bir süre sizlerden uzak kalacağım. Teoride öğrendiğim bilgileri hayata geçirecek, yıllardır hayalini kurduğum, hayatımın en büyük amacını gerçekleştireceğim.

Buen Camino

Birkaç güne kadar bu güzelliği ben de göreceğim

Camino de Santiago Süreci

El Camino de Santiago, ben geliyorum!
  • 2012'de The Way filmini izlediğimde tüm hayallerim başladı.
  • 2015 Ocak'ta artık vaktin geldiğini anladım ve bir kez daha "Hadi!" dedim.
  • Mart ayına kadar Camino de Santiago'nun ne olduğunu, nasıl yapacağımı, ne zaman yapabileceğimi araştırarak geçirdim. İnternette ne kadar kaynak varsa hepsini okumaya çalıştım.
  • Mart'ın 17'sinde size de yardımcı olabilmek için Ucuz Yoldan Avrupa'yı açtım.
  • 24 Mart'ta az daha kendi 'kaderimden' vaz geçip, yolun bir kısmını otobüs ile geçmeyi düşündüm. Bu sürede bana inanılmaz yardımcı olan, hayalimden neden vazgeçmemem gerektiğini bana anlatan iki insan ile tanıştım. Bu sürecin ardından rotamı tam olarak belirleyip tüm araştırmalarımı bu rota üzerine yoğunlaştırdım.
  • 7 ve 14 Nisan'da uçak biletlerimi aldım.
  • Yavaş yavaş eksik malzemelerimi tamamlamaya başladım. Burada bulamadığım malzemeler için AliExpress'ten faydalandım.
  • 18 Mayıs'ta pasaportumu aldım.
  • Bu süreçte Camino de Santiago'yu olabildiği kadar anlatmaya çalıştım.
  • 12 Haziran'da hem işimden ayrıldım, hem de mezun olduğum haberini aldım.
  • 15 Haziran'da vizem hazırdı.
  • Yurt dışındaki arkadaşlarım ile konuşup uygun olanları ile görüşmek üzere anlaştım. Tekrardan onları göreceğim için de ayrı bir mutluluk yaşıyorum.
  • 9 Temmuz'da daha Camino'ya gitmeden mucizesini bana yaşattı. Bana yardımcı olan insanlardan biri olan Angela, gönüllü olarak benim yolumun üzerinde belirli tarihlerde bir alberguede çalışacağını söyledi bana. Ve ben de o günlerde bahsettiği yerde olacağım ve sonunda bu insanla tanışmış olacağım.
  • 13 Temmuz geldi artık... Yıllardır beklediğim seyahatim için yola çıkıyorum. Hayalimi ve en büyük amacımı gerçekleştirmeye...
Buen Camino

10 Temmuz 2015 Cuma

Camino'da Güneş'ten Korunmak

Camino de Santiago'da Güneş'ten korunmak
Yaz ayları geldi... Tatile giren öğrenciler ve yıllık iznini alan çalışanlar da eklenince, Camino de Santiago'nun en yoğun olduğu zamanlar başladı. Ben de seyahatime 13 Temmuz'da başlayacağım ve 15 Temmuz'da yürüyüşüme başlayacağım. En sıcak zaman... Sıcaktan korunmak için alacağım yöntemlerden bahsetmek istiyorum size.

Öncelikle, albergue etiği kapsamında başkalarını uyandırmamanız için şafak sökmeden çıkmama izin verilmeyecek ancak, sabahları olabildiği kadar erken ayrılmayı planlıyorum. Yine de uyku düzenine alışmak için biraz süre geçeceğinden, ilk zamanlarda sabah 7'de, sonraki günlerde 6.30'da yola çıkma gibi bir düşüncem var. Böylelikle hem dinç bir şekilde yola başlayacak, hem de Güneş'in en tepede olduğu saatlere gelene kadar kayda değer bir mesafe katetmiş olacağım. Ayrıca saat 3-3.30'a kadar yürümeyi planlıyorum. Denilene göre en sıcak saatler bu zaman diliminde başlıyor. Her zaman için başımda şapkam olacak, böylelikle başıma güneş geçmesini engellemiş olacağım. Ayrıca güneş gözlükleri de bana faydalı olacak. Yine de aman dikkat, çok fazla yanarsanız gözlüğün izi yüzünüzde çıkabilir.

Saat kaç olursa olsun, havanın sıcaklığı da önemli değil, koruyucu krem sürmek gerekiyor. Anlamadan bir anda güneş yanıklarına sahip olabilirsiniz. Özellikle yüksek kesimlerde hava sıcaklığının daha düşük olmasına rağmen, Güneş'in ışınlarına daha yakın olacağınızdan kısa sürede ıstakoz gibi olma ihtimaliniz var. Ben yapmayacak olsam da, yanınıza bir bandana alıp boynunuza dolayabilirsiniz. Renk tercihiniz kırmızı olabilir. Pamplona'ya vardığınızda yerlilerin çok hoşuna gidecektir. Hem güneş yanığını engelleyecek, hem de ıslattığınız takdirde size ferahlık verecektir. Bazı insanlar ise şemsiye ile dolaşıyorlar. Bir rahatsızlık durumu haricinde bu kadar da abartmamak lazım sanırım.

Camino sırasında gözlüğüm ve
şapkam ile seyahat edeceğim (kulaklık hariç)
Sıcak zamanda yürüyecek olmam vücudumdan çok fazla sıvı kaybetmeme sebep olacak. Ancak bu konuda fazla bir sıkıntım olmayacak. Yol boyunca çok sık olacak şekilde sebiller var. Bana ağırlık yapacak olsa da, sürekli olarak yanımda tam dolu bir şişe ile dolaşacağım. Günde 4 litre civarında sıvı tüketmeyi planlıyorum. Tabi duruma göre artabilir. Yine de dalak şişmesini engellemek için dikkatli olmak gerek. Ne kadar çok sevsem de, kahve tüketimi, vücudun susuz kalmasına sebep olur. İçilen her bir bardak kahve için yarım litre su tüketimini öneriyorlar.

Çok nadiren de olsa, gece yürüyenler de var. Ama Camino boyunca görülebilecek muhteşem manzaraları gece yürüyerek kaçırmaktansa, Güneş'in altında yürümenizi öneririm.

Son olarak da, binlerce yıldır çiftçilerin ve çobanların kullandığı bir yöntemden bahsetmek istiyorum. Kısa kollu tişört ve şort yerine her tarafınızı kapatacak ince kıyafetler giyebilirsiniz. Vücudunuzun dayanabileceğine inanıyorsanız sıcağa, Güneş yanıklarından kurtulmak ve su kaybınızı engellemek için çok etkili bir yöntem olduğunu söyleyebilirim.

Buen Camino

7 Temmuz 2015 Salı

Camino de Santiago Hayatınızı Nasıl Değiştirir

El Camino de Santiago insanın hayatına nasıl katkı sağlar
Geçtiğimiz günlerde bana Camino sayesinde hayatı değişen bir insan olup olmadığına dair bir soru geldi. Ben de bununla alakalı çok fazla örnek bulunduğundan bahsettim. Bu örneklerden bir tanesi dün karşıma çıktı ve sizlerle paylaşmak istedim. İçinde mucize barındırmayan, oldukça basit bir örnek. Orta yaşlarına yaklaşan bir erkeğin hayatında, Camino de Santiago'nun ne gibi değişikliklere sebep olabileceğini anlatan bir anı.

Camino Hayatımı Nasıl Etkiledi?


Hayatım boyunca yapmaktan hiç hoşlanmadığım işlerde çalışmıştım. Ben de bunun üzerine işimden istifa edip yeniden üniversiteye girmeye karar verdim. Peki ya ne üzerine okuyacaktım? Belki de ne kadar sevmesem de, finans üzerine diploma alırsam, şimdi kadandığımdan daha fazla kazanabilirdim.

Birkaç üniversite araştırdım ve yaşlı öğrencilere yardımcı olan bir danışman ile tanıştım. Kararımı değiştirmeme yardım edecek soruyu sordu. "Gerçekten okumak istediğin bir bölüm olsaydı, bu ne olurdu?"

Cevabım belliydi. İngiliz dili ve edebiyatı. Ertesi gün bir anda kayıt yaptırmıştım ve bir sonraki hafta da başvurum onaylanmıştı.

Üniversiteye yeni başladığım zamanlardı. Yurtta kalıyordum ve üniversiteye yeni başlamış, benim yaşlarımda bir arkadaş gelmişti yanıma...

Camino de Santiago Yolu

El Camino de Santiago ile Tanışma


Bana yeni tamamladığı uzun mesafe yürüyüşünden bahsetmesi ile Camino de Santiago'yu öğrenmiş oldum. Anlattığı seyahat gerçekten çılgıncaydı. Hollanda'dan Santiago de Compostela'ya kadar yürümüştü! Sürekli devam ettiğinden, tanıştığı insanlardan, sahip olduğu özgürlükten ve iyilikle dolmasından bahsediyordu. Ama beni en çok etkileyen kısmı yaz tatili yapmak için gerçekten ucuz bir seyahat olmasıydı. Durumum çok da iyi değildi ve Önümde koca bir yaz vardı. Çalışmak istemiyordum ve bu seyahat benim ilgimi çekmişti. Ancak yürüdüğüm sırada nefret edebilirdim ya da benim sadece büyük bir zorluk olabilirdi. Sonradan bu yolun üstesinden gelebileceğimi fark ettim.

Oda arkadaşım eşyalarını bana ödünç vermişti. Ben de kendime bir uyku tulumu aldım ve tüm malzemelerim artık hazırdı. Uçak biletimi aldım, tren rezervasyonumu yaptırdım. Paris'ten Bayonne'a geçecek, oradan da St Jean Pied de Port'a gidecektim. Eğer yolda vazgeçecek olursam diye aklımda hep İspanya'da başka bir yere gidip orada tatilimi geçirmek vardı.

Ve Yolculuk Başlar...


Camino'yu bitirmek size ne gibi katkı sağlar
Havalimanında tartıldığında sırt çantam 15 kilo gelmişti. Yanımda yol boyunca okuyabileceğim birkaç kitap almıştım. Ancak okumadıklarımı sonradan Pamplona'da başkalarına verdim. Oraya kadar bile taşımam hataydı.

St Jean'daki hac ofisinde bana hac pasaportumu verdiler. Ayrıca yol boyunca kalabileceğim hostellerin listesini de almıştım. Yanımda İtalya'dan gelen bir grup vardı ve Orisson için rezervasyon yapıyorlardı (yol boyunca kalmak için rezervasyon yapılması gereken ender yerlerden biri). Bana da rezervasyon yaptırmak isteyip istemediğimi sordular. Neden olmasın dedim ve onlarla birlikle yola çıktım...

St Jean Pied de Port'tan Pamplona'ya kadar bu İtalyan grup ve Almanya'da yaşayan bir İrlandalı aile ile beraber yürüdüm. Benim için oldukça farklıydı. Bir grubun parçası olmak asla heves etmediğim bir konuydu.

Hayal ettiğim gibi vahşi hayatta yalnız başına yürümek yoktu burada. Genellikle etrafta insanlar vardı. Bazı zamanlar tek başıma ilerledim, bazen de başkalarıyla.

Yolu bitirme isteğim gün geçtikçe artıyordu. Günde ortalama 25-30 km yürüyordum ve en sonunda çantamda gereksiz ağırlık yapan yüklerden kurtulmayı öğrenmiştim. Ayaklarım gerçekten kötü durumdaydı ve en sonunda Pamplona'ya geldiğimde eski ve ucuz ayakkabılarımdan kurtulup güzel bir yürüyüş ayakkabısı aldım. Ancak olan olmuştu, ayaklarımın altındaki sertleşen deriyi her gün tedavi etmek zorunda kalıyordum. Ne yaparsam yapayım yürümeye başladıktan bir süre sonra yine acımaya başlıyordu. Ne tatil ama?

Birkaç günü araba ile atlamıştım ve sonradan buna pişman oldum. Ancak ertesi sene tekrar dönüp baştan tüm yolu tekrar yürüdüm. Hatta bir ara ambulans ile hastaneye kaldırıldım ama taksi ile kaldığım yere dönüp tekrar devam ettim. Belimde çıkan iki ayrı yerdeki fıtık bile beni vazgeçirememişti.

Anna ile nasıl tanıştım?

 

Birini anlatmam gerekiyor, umarım bana bunun için kızmaz. Itero del Castillo'ya varmadan hemen önce, Hospital de San Nicholas diye bir yerde kalıyordum. Herkesin buluştuğu bir akşam yemeği sırasında karşıma oturmuştu. Sofradaki herkese ne yaptığını ve neden yürüdüğünü sormuştum ama onu en sona saklamıştım. Onunla tanışmak için çok hevesli olduğumu göstermek istemiyordum. En sonunda sıra ona gelmişti ve belki de tarihteki en kötü muhabbet açma sorusunu sormuştum: "Eee, senin neye moralin bozuk?" Sonradan bana söylediği kadarıyla, yol boyunca tanıştığı en huysuz hacı bendim. 10 yıl geçmesine rağmen hala daha beraberiz. Anna ile tanışmam böyle olmuştu...

Yeni Hayaller, Yeni Hayat

 

O ana kadar her zaman için yarım yamalak yazan bir yazar olmuştum. Yarım yazılmış kitaplarım ve bitirmediğim müthiş romanlarım vardı. Hatta çöpe attıklarımı bile biliyorum. Ertesi sabah uyandığımda bir karar vermiştim. Bir internet sitesi oluşturmayı öğrenecektim. Hem öğrenci olmak insana gerçekten çok fazla zaman da sağlıyordu.

Tabiki yeni sitemin konusu Camino üzerine olacaktı. En başta her şey rezaletti. Grafik üzerine hiçbir yeteneğim yoktu. Ayrıca Camino üzerine bir forum sayfam da vardı. Böylelikle her günün benim için Camino ile dolu dolu geçtiğini hissediyordum.

Fark etmiştim ki, bir site sahibi olmak birilerinin ziyaret edeceği anlamına gelmiyor. Belki ailem veya arkadaşlarım girecekti... Rekabetçi yapım o Sırada ortaya çıktı ve ben de pazarlamayı öğrenmeye başladım. Yeni kariyerim bunun üzerine olmuştu. Şu anda bu konu üzerine küçük bir şirketim var. Öğretmen olmaya yeterli kabiliyetim belki yoktu ama, bu üniversiteden sonra başka ne olabilirdim ki? Şu anda oturmuş bu dizeleri yazıyorum.

Camino boyunca ne mi öğrendim?



  • Acı çektiğim için yaşadığımı hatırladım.
  • İnandığımdan daha fazlasını yapabileceğimi anladım.
  • İnsanlarla iyi geçinmeyi öğrendim.
  • Bazı grupların parçası olmanın hoşuma gittiğini gördüm.
  • Bazı tip insanlarla ise asla geçinemeyeceğimi gördüm.
  • Bu tipleri görüp kendimi geliştirmeyi öğrendim.
  • İnsanların umursadığını anladım.
  • Ağlamanın normal bir şey olduğunu gördüm.
  • Paylaşmanın da güzel bir şey olduğunu...
  • Ve son olarak da, düşündüğümden daha azı ile yetinebileceğimi anladım.
 
Buen Camino 

Not: Hikayedeki kişi ben değilim.

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Amsterdam'da Bedava Yapılabilecek 10 Şey

1) Vondelpark: 


Vondelpark
Amsterdam'ın ruhunu anlamak için ne yapmak lazım deseler, çoğu insanın vereceği yanıt; "Vondelpark'ı ziyaret etmek." olacaktır. Kim olursa olsun, ne amaçla gelirse gelsin, her türden insanın birlikte oturup dinlenebileceği, kimsenin birbirine rahatsızlık vermeden dilediğince özgürlüğünü yaşayabileceği, bir yandan mangal yapanların, diğer yanda top oynayanların olduğu bir parktır Vondelpark. Bira içen hippileri, hoparlörden müzik yayını yapan insanları ve su kenarında piknik yapan evli çiftleri ya da torununu parka getiren yaşlı babanneyi burada görmek mümkün. Sadece yiyecek ve içeceklerinizi alın, parkın yeşilliği, ağaçları, gölleri arasında kendinize bir nokta seçip çimenlere uzanın.


2) Nemo:

Nemo
Esasen çocuklara bilimi sevdirmek için yapılmış olan Nemo, ilgi çekici tasarımı ve şehrin merkezinde olması sebebiyle uğrayabileceğiniz yerlerden biri. Özellikle terasına çıkıp Amsterdam manzarasına doyasıya bakabilirsiniz. Müze kısmı ücretli olsa da, gezerken keyifli vakit geçirebileceğinizi söyleyebilirim.



3) Condomerie:


Condomerie
Red Light Street'in tam ortasında, envai çeşit, boy, renk ve desenli prezervatifi bulabileceğiniz, içeride "Aaaa bunu da mı yapmışlar? Yok artık!" diye ağzınız açık dolaşacağınız bir prezervatif dükkanıdır Condomerie. Kendinize bir anı almak isterseniz ya da yakınlarınıza alacak hediye bulamadıysanız, biraz da muziplik yapmak istiyorsanız tam da aradığınız yer burası. İçeri girmek ve dolaşmak bedava. Prezervatiflerden almak isterseniz de, çeşidinden çeşidine değişse de çok da pahalı değiller.



4) Museumplein:


Museumplein
Yemyeşil çimenleri, yerlilerin ve yabancıların uzanıp güneşlenmek için tercih noktası olması, konserleri, Albert Heijn marketin hemen yanında olması... Ama bunların hepsinden öte; Rijksmuseum'a ve Iamsterdam heykeline ev sahipliği yapması... Museumplein, yorulduğunuz zaman gidip çimenlere uzanabileceğiniz, arkadaşlarınız ile keyifle muhabbet edebileceğiniz, Amsterdam rahatlığını ve atmosferini yaşayabileceğiniz yerlerden biri.



5) Red Light Street:


Red Light Street
Dünyaca ünlü Red Light Street, (Kırmızı Fener Sokağı) Amsterdam'da eğlence arayanların uğrak noktasıdır. Özel olarak dizayn edilmiş vitrinlerde duran kadınların sizi içeriye, eğlenmeye davet ettiği Red Light Street, yaz kış demeden her zaman turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında gelir. Özellikle gece vakti daha renkli ve canlı olan caddede dolaşarak vitrinlere bakabilirsiniz. Kadınlarla fiyat konusunda konuşmanız serbest ancak, vitrinin önünde birkaç dakika durmanız bile içerideki kadınları, işlerini engellediğiniz sebebiyle sinirlendirmeye yeter. Perdesi çekilmiş vitrinler ise o anda meşgul olduklarının göstergesi.



6) Waterlooplein Bit Pazarı:


Waterlooplein Bit Pazarı
Ne ararsanız burada var. "Amsterdam'da bit pazarına gittim." diyebilmek için bile gidebilirsiniz. Üstelik şehrin merkezinde olduğu için, ulaşıma da para vermenize gerek olmayacak. Bu pazarda ne mi bulabilirsiniz? 1. Dünya Savaşı'ndan kalan madalyalardan, Elvis plaklarına, 19. yüzyıldan kalan gümüş çatallardan, rengarenk kostümlere kadar eski ve yeni ne varsa Waterlooplein'de. Sadece pazar alanına girip kaybolmanız yeterli. Satılan eşyalara bakarken saatlerin nasıl aktığını fark etmeyeceksiniz bile. Pazar günleri hariç her gün açık.



7) Leidseplein:


Leidseplein
Her daim bir akraksiyon bulabileceğiniz eşsiz bir meydan. Şehrin gece hayatının en yoğun yaşandığı noktalardan biri olmakla beraber, sokak sanatçılarının başka hiçbir yerde rastlayamayacağınız gösterilerini sergiledikleri meydandır Leidseplein. Gidin ve sadece kendinize bir köşe bulup oturun. Geçen insanları izlemek bile hoşunuza gidecek. Ayrıca meydanda bulunan Apple Store'a girerek bedava internet fırsatından faydalanabilirsiniz.



8) Amsterdam Bos:


Amsterdam Bos
Şehrin biraz dışında olan Amsterdam Ormanı size temiz hava ve eşsiz manzaralar vaad ediyor. Eğer bisikletiniz varsa buraya kadar bisiklet sürerek de gidebilirsiniz. Yoksa tramvaylar ile ulaşımı kolaylıkla sağlayabilirsiniz. Şehrin kalabalığından uzakta sakin bir şekilde kafa dinlemek isteyenler için birebir. Yanınızda gelirken yiyeceklerinizi almayı unutmayın. Yeşilin, ormanın ve gölün ortasında, huzur bulacağınız bir yer, Amsterdam Bos.



9) Bedava Kanal Turu:


Amsterdam Kanal Turu
Amsterdam'da Venedik'ten sadece birkaç az kanal bulunmakta. Siz de bu deneyimi yaşamak isterseniz, bunu bedavaya yapabileceğiniz bir yol var. Centraal Station'un (merkezdeki tren istasyonu) hemen arkasından kalkan ve bedava olan birkaç tane feribot bulunuyor. Bu feribotların iki tanesi 10 dakikadan kısa mesafelere gitse de, siz isterseniz en uzun sürenine (Buiksloterdijk feribotu) binebilirsiniz.



10) Sokaklarda Kaybolun:


Wijdesteeg
Belki de şehri dolaşmak için en güzel yöntem bu. Elinizden haritanızı atın ve sokakların arasında dolaşmaya başlayın. Her köşede gözünüze farklı bir şey çarpacak. Özellikle bu tura tren istasyonunun oradan başlamanızı öneririm. Girmedik sokak bırakmayın ve canınızın istediği dükkana gidip yemeğinizi yiyin, alışverişinizi yapın, kahvenizi için.

De Slang'ı (Yılanlı Bina), rengarenk Weijdesteeg'i ve şehrin her köşesinde denk gelebileceğiniz sokak sanatlarını görmek için sadece akışına bırakın. Siz istemeseniz de gözünüze bir eser çarpacaktır. Emin olun sokaklarda kaybolduğunuzda daha çok anıya sahip olacaksınız.


Güncelleme: Maalesef Yılanlı Bina ve Wijdesteeg belediye kararıyla yıkıldı. Bu güzel sokağı ve binayı bir daha görememek üzücü olacak.

1 Temmuz 2015 Çarşamba

CEPTETEB

TEB'in yaptığı kampanya ile son zamanlarda banka kartı ve kredi kartı alanların sayısında inanılmaz bir artış oldu.

CEPTETEB Ulaşım Kampanyası:


Ulaşım masraflarının yarısını ve üst limit olarak her ay 100 Lira'ya kadar olan kısmını iade etmeleri, seyahat edecekler için büyük bir nimet oldu. Banka kartı ile yaptıkları kampanya sona erse de, hala daha kredi kartı alan müşteriler için 31 Ağustos 2015'e kadar fırsat var. Yaz sonuna kadar siz de kredi kartı alırsanız eğer kampanyadan faydalanabilir ve paranızın büyük bir kısmını geri alabilirsiniz.

Yıllardır İş Bankası ile çalışmamdan dolayı (bkz: loyal customer) başta pek de sıcak bakmadığım Cepteteb'e, taşınabilir şarj aleti hediyesi sebebiyle ben de başvurdum (bkz: switching cost). Birkaç gün içinde arandım, belgeleri doldurmak için uygun bir günümde yanıma görevli geldi ve hem banka kartımı, hem de hediye olan powerbanki getirdi. Unutmadan, iPhone 6 Plus'ı yarısına kadar doldurabiliyor bu taşınabilir şarj aleti.

Aynı gün içinde kredi kartı almak için müşteri temsilcisini bir kere daha aradım, başvurumu aldılar ancak reddedildim. Öğrencilere kredi kartı vermediklerini bildirdiler, ne kadar doğru bilemiyorum.

CEPTETEB banka kartım

Banka Kartınının Yurt Dışında Kullanımı:

 

Ben de hazır elimde banka kartı bulunuyorken, paramı ikiye bölüp yarısını da bu karta atmayı planladım. Avrupa'da ATM kullanımı adlı yazı bu konuda işinize yarayabilir. TEB'in BNP Paribas ile anlaşmasını bildiğimden, bu bankanın ATM'lerinden komisyon olmadan para çekebileceğimi biliyordum.

Düzeltme: Şube çalışanları bana yanlış bilgilendirmede bulunmuşlar. Gerekli şikayet kaydını oluşturdum bununla alakalı. İstanbul Ortaköy Şubesi çalışanlarına beni konu ile alakalı uyardıkları için teşekkür ederim. Müşteri hizmetleri ile konuştuğumda Avrupa'da sadece Almanya ve İtalya'da Deutche Bank, Fransa ve Belçika'da BNP Paribas ile anlaşmanın bulunduğunu bildirdiler! Yani bu ülkelerde bu bankaların ATM'leri için komisyon yok. Diğer tüm ülkelerde ise çekim sırasında komisyon alınıyor.

Bu sebeple yazımı güncelledim, umarım birine zararı dokunmamıştır verdiğim bilginin.

Kısacası, yurtdışında ister TL, ister Euro hesabından istediğiniz kadar para çekebilirsiniz. Sadece bunun için bankaya uğrayın, bir işlem yapıyorlar.


CEPTETEB banka kartım ile
birlikte gelen powerbank
İstediğim bankamatikten ya da şubeden paramı Euro olarak yatırabileceğim ve yukarıda saydığım ülkelerde bu bankalarda komisyon ödemeden para çekebileceğim.

Kartı Kaybederseniz

 

Kartımı kaybetme durumunda da ne olacağını sordum. Aldığım cevap çok güzeldi. Tüm BNP şubelerine giderek pasaportum ile beraber karta gerek kalmadan parayı istediğim gibi çekebileceğimi söylediler.

CEPTETEB Mobil Bankacılık:


Sizlere vereceğim son öneri ise, telefon uygulamasını kullanmanız. Her an, anlık olarak ne kadar paranız kaldığını görebilmek istiyorsanız, CEPTETEB telefon uygulamasını indirin. Oradan istediğiniz işlemi yapabilirsiniz.