Saint Jean Pied de Port |
İsmini ülkemizde çok az insan duymuştur. Bilenlerin de büyüsüne kapılıp orada bulunma hayalleri ile yanıp tutuştuğuna eminim. Sonunda bana da bu yolu yürümek nasip oldu. Saint Jean Pied de Port'tan, Santiago de Compostela'ya kadar giden 29 gün, 800'den fazla kilometre...
El Camino de Santiago'yu size anlatmaya çalışacağım. Şimdiye kadar verdiğim teorik bilginin üzerine, orada yaşadıklarımı aktaracak, aklımdan neler geçtiğini söyleyecek, neler gördüğümü yazacağım. Umarım yaşadıklarım benden sonra bu yolu yürümek isteyen herkese tecrübe olur...
Not: Tüm Camino de Santiago boyunca 14000'e yakın fotoğraf, 100'e yakın video çektim. Yüzlerce ses kaydım var. Anlattıklarımın saat saat şeklinde olmasının sebebi ses kayıtlarımdır. Yazılanlar, o anlardaki düşüncelerim ve yaşadıklarımdan oluşmaktadır. Gelecekten bilgi çok nadiren vereceğim.
15 Temmuz 2015
Backpackim Osman da süslendi... |
Ne giyeceğimi önceden düşünmüştüm zaten. Eşyalarımı da önceki geceden hazırlamıştım. Sadece gece giydiklerimi toplamak, en yakın arkadaşlarım olan sırt çantamı takmam ve ayakkabılarımı giymem kalmıştı geriye. Son anda unuttuğum bir şey aklıma geldi o sırada. Ayaklarıma vazelin sürmem lazımdı. Su toplamasını engellediğine yönelik çok fazla bilgi okumuştum. Bu da tamam, eşyalarım tamam, merdivenlerden inebilirim artık...
Otelin kapısının önünde ilk adımım |
İlk adımları atmanın vakti geldi artık. Bir yerden başlamak lazım. Bir anda tüm düşüncelerim birbirine karışıyor. Neler hissettiğimi ben bile bilmiyorum. Beynimden aynı anda yüzlerce düşünce akıp geçiyor. SJPDP sokakları arasında yürüyorum. Hayalini kurduğum yerlerde, resimlerine bakıp iç çektiğim yerlerde ben de adım atıyorum. Sanırım en çok ağır basan hissim minnettarlık. Buraları görmeme yardımcı olan herkese, özellikle birine şükran borçluyum.
The Way filmini izleyenler buradaki sahneyi hatırlayacaklardır |
Camino'nun işaretinin sarı ok olduğunu biliyordum. Ancak Fransa'da karşıma ayrıca kırmızı beyaz çizgiler de çıkıyor. Nereden gitmem gerektiğini güzelce tarif etmişler. Arkamda birkaç kişi var, önümüzdekini takip edelim diye aralarında konuşuyorlar. Oysa ki ben de ilk defa burada bulunuyorum...
Yeşilliğin ortasında |
Yol tamamen asfalt. Ama etrafı yemyeşil şu anda. Yatağıma uzanıp Street View ile gördüğüm ile gerçek arasında dünya kadar fark var. Burayı gerçek gözle görmek lazımmış! Hissetmek, etrafa bakmak, kokusunu içime çekmek... Sonunda burada olduğumu gerçekten hissediyorum. Ayaklarıma sürdüğüm vazelin aklıma geliyor. Su toplamasından gerçekten korkuyorum. Bir sorun gözükmüyor şu anda.
Şimdilik bir sıkıntı yok |
Her yolculukta bir ritüelim vardır. Bağıra bağıra marş söylemeye bayılıyorum. Özellikle etrafımda benim dilimi anlayabilecek kimse yokken bunu dağlara karşı bağıra bağıra yapmak çok daha keyifli oluyor. Kendimi tribünde gibi hissediyorum!
Burası gerçekten çok farklı. Gelmeden neler yaşayabileceğimi duymuştum ama ilk farkına vardığım şey huzur oldu. Kendimle baş başayım şu anda ve inanılmaz mutluyum. Bu yol kesinlikle ama kesinlikle sadece yürümekten ibaret değil. Yolun en başından yürünmesi lazım bu ruhu tam olarak kavrayabilmek için. Yarısından başlanıp gidilebilir, Leon'dan 300 km de yürünür, Sarria'dan sonra 100 de... Ancak gerçekten yolculuğunu anlamak isteyen herkese SJPDP'tan 800 km yürümesini öneririm.
Tırmanışın ilk adımı |
7.18: Buralara yerleşip, çiftçi olmak varmış. Neden olmasın? İnsanın ömrü uzar. Sadece tek ihtiyacım olan şey internet. Ama buraya yerleşip hiçbir şey yapmayacaksın. Bütün gün evde oturacaksın, bahçene çıkıp dışarıları izleyeceksin, geçen insanlarla muhabbet edeceksin. Artık yavaş yavaş yokuş tırmanmaya da başladım... Bir sorun yok ama terlemeye başladım. Sağımda Pireneler, solumda tarlalar, bir yandan da inekler. Her yer müthiş.
İlk aydınlanmamı da tam bu sırada yaşıyorum! Her yerde Koreli var! Dün iki Koreli ile beraberdim, şu anda da yolda kalmış bir tane daha gördüm, selam verdim. Ancak sanırım çoğu araştırma yapmadan geliyor. Buen Camino dememe rağmen yüzüme boş boş bakıp ne diyor bu ya bakışı attı.
Huntto'daki mola yerimden manzara |
8.01 ilk kez asfalttan ayrılıp toprak patikaya geldim. Tam da istediğim yerdeyim. Doğanın içinde olmak, medeniyetten uzaklaşmak istiyorum. Patika benim için bunu simgeliyor. Bir yokuşu tırmanmaya başladım.
Daha ilk gündeyim. Nefes nefese kaldım. Aşırı dik yokuşu tırmanmak ve nemli hava nefes almamı güçleştiriyor. Ter içinde kaldım. Ancak daha yola başlayalı iki saat yeni olmuşken, ikinci kere Camino'ya gelmeye karar verdim! Fransız Yolu'nun devamı nasıl olacak bilmiyorum ama Kuzey Yolu'nu da görmek istiyorum. Eğer burada çok eğlenirsem, Fransız Yolu'nu ikinci kere de yürüyebilirim. Ancak ne zaman olur, bunu hiç bilmiyorum...
İlk kez asfalt yerini patikaya bıraktı |
Aslında herkesten daha hızlı yürüyorum. Tempom iyi, sadece fotoğraf çekmek için arada duruyorum. Ayaklarım da çok iyi durumda. Artık yavaş yavaş yol düzleşmeye başladı. Sol tarafımda derin bir vadi var. Sağ tarafımda ise dağlar... Yine bir patikadayım. Hava sisli ve sıcak. 18-19 derece. Yine de ara ara esen rüzgar ferahlatıyor beni. Düz yolda yürümek kesinlikle daha rahat.
Orisson'daki albergue |
Çok uzun zamandır hayalini kurduğum bu yolu adımlamak inanılmaz bir duygu. Gurur, minnettarlık, başarmanın verdiği haz, sevinç, hepsini bir arada yaşıyorum. Üzüldüğüm bir nokta varsa eğer, şimdiye kadar yürüdüğüm yerleri bir daha kim bilir ne zaman göreceğim, ya da görebilecek miyim...
İnsanlar mı çok yavaş yürüyor, ben mi hızlı gidiyorum hala anlayamadım. Bu hızla (saatte 5 kilometre) devam edersem gün sonunu çıkarabilecek miyim bilmiyorum. Tecrübesizlik böyle bir şey işte. Daha önce hiç bu kadar uzun bir yürüyüşe hatta herhangi bir yürüyüşe çıkmadım. Yokuş çıkarken sigara içiyorum, yine de etrafımdakilerden daha hızlıyım.
Yollar sislenmeye başladı |
Hala yokuş çıkmaya devam ediyorum. Demin bir aileyi geçtim. Sanırım çantalarını önden göndermişler. Birkaç Euro bedel ile, sırt çantanızı sonraki gün varacağınız yere postalayabiliyorsunuz. Otele ulaştığınızda çantanız da orada oluyor.
Evi aramayı denedim, telefonumda sinyal var ancak, bağlantı kurulamıyor. Pirenelerin tepesine doğru çıkmaya devam ediyorum. Burada da çekmesini bekleyemezdim zaten.
Bıraktığım resmim |
İnanılmaz mutluyum şu anda! Şarkılar söyleyerek ilerliyorum. Yol çok az eğimle yukarı çıkmaya devam ediyor. Sol tarafımdan güneş açmaya başladı. Yakında sisin dağılacağına işaret bu. Göreceğim manzaraları heyecanla bekliyorum! Sonunda burayı da gördüm. Blogum için Street View'da yürüyen birinin resmini çekmiş ve üst bannera koymuştum. Şu anda tam olarak o noktadayım. Her yer yemyeşil. Derin bir vadinin kenarından yürüyorum. Karşımdaki tepede ise otlayan yüzlerce (!) koyun var.
Dağın diğer tarafında çok daha fazla koyun vardı ancak sis yüzünden fotoğrafta belli olmuyorlar |
9.28: Çok fazla durup mola vermeme rağmen üç saat içinde 15 km ilerledim. Kendim bile inanamıyorum buna. Gerçekten de spor ile alakası olmayan bir insan bu zorlu yolculuğu çok kolay bir şekilde yapabilir. Asfalt yol o kadar temiz duruyor ki, sanki yeni dökmüşler ya da üzerinden hiç araba geçmemiş gibi duruyor. Yine de her yarım saatte bir yanımdan bir araba geçiyor. Vadideki sis dağılmaya başladı. Bu alanda da koyunların otladığını görebiliyorum.
Pireneler'in tepesi hariç tüm vadi sis ile kaplı |
Anı yaşamak, etrafındaki güzelliklerin farkına varmak insanın geçmişte yaşadıklarını düşünmesinden ya da geleceğini planlamasından çok daha güzeldir...
Yavaş yavaş en tepeye ilerliyorum |
9.57: Arkadaşlarımdan biri aklıma geldi. Her şeyi o başlattı aslında. Bir kere bana "Hadi, Interrail'e gidelim!" demesi ile oldu bunlar. Şu anda Camino de Santiago'yu yürümemde, bu değerli arkadaşımın bana yıllar önce hadi demesi inanılmaz etkili oldu...
Başka bir teşekkür de eski yol arkadaşıma gelmeli aslında. Tamamen iyi niyetli olarak söylüyorum bunu, eğer ki yollarımızı ayırmasaydık şu anda burada bulunamazdım. Pireneler'in üstünde bu ses kaydını alıyorsam eğer, onun da katkısı vardır...
Pireneler'in en yüksek noktalarından birinde Camino yolu |
Etrafımdaki yürüyen insanlara ya da şu anda yazıları okuyanlara çok fazla fotoğraf çekmem ve ses kayıtları almam komik gelebilir yolun keyfine varmayıp her anımı kaydetmem. Ama, sanırım bunun yeni farkına varıyorum. Benim aslında bir amacım daha var... Türkiye'deki Camino de Santiago'ya gelmek isteyen insanlara yardım edip nasıl bir şey olduğunu gösterebilmek. Belki 100 kişiden 99'u ne demek istediğimi anlayamayacak ama sadece 1 kişiye bile yardım edebilirsem, bu amacım gerçekleşmiş olacak.
Dünya ayaklarımın altında |
11.29: Antonio, Carol ve Constantin'i yakaladım. Beraber oturup yemek yedik. Bir tepenin üstüne arabası ile gelen biri yemek ve içecek satıyordu. Çimenlerin üstüne uzanıp hem muhabbet ettik, hem de dinlendik. Şu anda yürüyüşe beraber devam ediyoruz. Geriye sadece 8 km kaldı. Bizimkiler biraz yavaş yürüyorlar, keşke daha da hızlı olsalar... Artık yol aşağıya doğru gidiyor. Günün zorlu kısmı bitti bile.
Sol baştan: Antonio (İspanya), Carol (İrlanda), Constantin (Avusturya) |
12.54: Yaklaşık yarım saattir ormanın içindeki bir patikada ilerliyoruz. Etrafta yer yer sararmış otlar var. Yorgun değilim ancak acıkmaya başladım. Roncesvalles'e ulaşmamıza 2 km kaldı.
Günün kalan kısmında yaşadıklarım:
En son ses kaydı yaptığımdan beri Roncesvalles'e ulaştım, albergueye yerleştim. Çok soğuk olacak sanırım. Battaniyeleri yokmuş. Hatta İspanya boyunca neredeyse her alberguede battaniye yokmuş. Yanıma uyku tulumumu almamış olmam beni çok zorlayacak.
Artık İspanya'ya geçtik |
Roncesvalles'e inen patika |
Akşam yemeğinde ilk kez Menu del Peregrino ile karşılaşmış oldum. Makarna, balık, patates kızartması ve meyveli yoğurt. İçecek olarak da şarap. Şu anda ses kayıdını alırken bahçede oturuyorum ve etrafımdaki insanlar ile konuşuyorum.
Roncesvalles'teki albergue |
Bir süre sonra Kolombiyalı bir kız yanımıza geldi ve Koreli kızın yanında getirdiği ufak gitar ile bize bir konser verdi. Etrafta herkesin toplanıp bu anı yaşaması çok güzeldi. Ancak neden bilmiyorum, çok fazla kara sinek var ve inanılmaz rahatsız ediyorlar beni.
Saat 10 olduğunda artık yatma vakti gelmişti. Görevli konserin bitmesini bekleyip kapıları kapattı ve herkes de yataklarına dağıldı...
Bonus, Roncesvalles'te gitar çalan Kolombiyalı kız:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder