Tabi bu kadar abartmayın da... |
Yorucu geçen bir günün ardından kana kana su içmek mi istediniz? İşte bu o kadar da kolay değil. Suyun tadı alışkın olduğunuzdan daha farklıdır. Dışarıda bir gün bekletilmiş soda veya aspirine, hatta klorlu musluk suyuna benzetebilirsiniz tadını. Bu benzetme şişelenmiş sular için geçerlidir.
Peki ya ne yapmalı? Su alırken şişeleri iyi incelemenizi öneririm. Üzerinde soda anlamına gelen 'gas, gazeuse, gassoso' yazan sulardan kesinlikle uzak durun. 'Natural spring water' ise sizin aradığınız su.
Tabi bu şişeşenmiş kaynak suları bile her zaman aradığınız tadı size vermez. Verdiğiniz para çöpe gitmesin diye de içmek zorunda kalırsınız. En büyük fark suyun içindeki sodyumda. Eğer terlerseniz bu sodyum yüzünden üzerinizdeki siyah tişörtte beyaz lekeler oluştuğunu görebilirsiniz.
Careffour-Paris-Malakoff 1.5 litrelik su 19 Cent |
Durum böyleyken suya niye para veresiniz ki? Ben yine de şişelenmiş su içmek istiyorum derseniz, küçük marketlerden, büfelerden ve otomatlardan uzak durun. 50'lik şişe su, Türkiye'de genel olarak 50-75 Kuruş'a satılırken, Avrupa'da sabit bir fiyat bulunmuyor. Aldığım en ucuz 50'lik su 12-15 Cent, en pahalısı 3.75 Euro idi. Market fiyatları 25-75 Cent arası değişirken, büfelerde 1-1.5 Euro arası su bulabilirsiniz. Red Light District'te 2 Euro'ya su alırsanız şaşırmayın. Aldığım en ucuz suyun fiyatını resimde görebilirsiniz.
Damrak-Teasers-Hamidiye Su |
Türklerin yoğun yaşadığı yerlerde ise tanıdık markalara denk gelmek mümkün. Amsterdam Damrak'ta cadde üzerindeki marketlerden birine yiyecek birşeyler almak için girdiğimde, sadece dolapta gördüğüm Hamidiye Su'yu alıp çıktığımı bilirim. Ertesi sene aynı markete yine gittim ve beni yanıltmadılar. Bu sefer de Hayat Su bulabilmiştim.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder